Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Küresel ısınma ile ilgili katılımlarınızı bekliyoruz.

Küresel ısınma ile dünyamız geri dönülemez bir noktaya doğru hızla ilerlemekte. Küresel ısınmanın doğal nedenlerinin yanında en büyük neden dolaylı ya da direk olarak bizleriz. Nedeni biziz ama sonuçlarından etkilenecek olan tek canlı bizler değiliz. Dünya üzerindeki bütün canlılık büyük oranda bu olaydan olumsuz etkilenecek (etkileri görülmeye başlandı bile). Bu konuda bilinçlenmek ve bilinçlendirmek için buyrun
bu başlık altında küresel ısınma hakkında bilgilerimizi, haberleri, duyuruları, videoları, resimleri ve sunumlarımızı ve de özellikle bizlerin bu konuda yapabileceklerimizi paylaşalım.
Şimdiden ilgi gösteren bütün üyelerimize ve ziyaretçilerimize teşekkür ederiz....

Teşekkurler gözyaşı cok guzel bır başlık,benım hoşuma gıden dusundurucu bır kaç resım paylaşmak ıstıyorum








Küresel Isınma ve Ormanlar

Ahmet TARIK


Sel felaketlerinin, açlık ve ölümlere yol açan kuraklıkların, orman yangınlarının, tayfunların ve buzul erimelerinin sayısı ve şiddeti giderek artıyor mu? Eğer böyle bir artış varsa, bunun sebebi nedir?

Maalesef, Sanayi İnkılâbı’ndan sonra başlayan hızlı endüstriyel büyümeye paralel olarak, atmosferdeki karbondioksit ve diğer sera gazı birikimlerinde ve küresel ortalama yeryüzü sıcaklıklarında belirgin bir artış gözlenmektedir. En yeni küresel değerlendirmelere göre, bu sıcaklık artışları, son 150 yıldır yaklaşık 0,4-0,8 °C kadar olmuştur. 1980'li yıllardan sonra bu ısınma daha da belirginleşmiş ve bu dönemin hemen her yılında yüksek sıcaklık rekorları kırılmıştır (Şekil 1). 1998 yılı, küresel ortalamalar açısından, aletli sıcaklık gözlemlerinin yapılmaya başlandığı 1860 yılından beri yaşanan en sıcak yıl olarak kaydedilmiştir. Ortalama yeryüzü sıcaklığında 2100 yılına kadar, 1990 yılına göre 1-3,5 °C arasında bir artış olacağı ve bu artışa bağlı olarak iklimde gözlenen değişikliklerin süreceği tahmin edilmektedir.

Küresel ısınma böyle devam ederse neler olabilir? Tahmin edilen şudur: Kısmen bugün de karşılaşıldığı gibi, kar örtüsünün, kara ve deniz buzullarının erimesiyle deniz seviyesi yükselir, iklim kuşakları yer değiştirir, şiddetli yağışlar, taşkınlar ve seller daha sık meydana gelir, pek çok yer kuraklık ve çölleşmeye maruz kalır, salgın hastalıklar ve tarım zararlıları artar.

Sera gazları ve sera tesiri
Cam veya plâstik örtüyle kapatılarak içerisinde genellikle turfanda sebze ve süs bitkileri yetiştirilen mekâna sera denir. Güneşten gelen ışınlar seraya kolayca girebilir; ancak toprak ve bitki örtüsüne çarptıktan sonra ısı enerjisine dönüşür, ışınların dalga boyları kısalır ve enerjileri azalır. Dolayısıyla bu kısa dalga boyundaki ışınların sera dışına çıkması, cam veya plâstik örtü tarafından engellenir. Bunun sonucunda da, seranın ısınması, güneş enerjisi geldiği sürece artar. Bu hâdise sera tesiri olarak isimlendirilir.

Benzer şekilde, dünyayı çevreleyen atmosfer tabakaları içerisinde bulunan bazı gazlara, yeryüzü için sera tesiri oluşturduklarından, "sera gazları" denir. Bu gazların başlıcaları; karbondioksit, metan, azot oksitler, ozon, kloroflorokarbon ve su buharıdır. Bu gazlar, güneşten gelen ışık enerjisinin (güneş radyasyonu) yeryüzüne kadar gelmesini engellemeyecek veya çok az engelleyecek, fakat bu enerjinin yeryüzüne çarpmasından sonra oluşan kızıl ötesi ısı enerjisi dalgalarının yeniden atmosferin üst katmanlarına doğru ışımasını (yükselmesini) engelleyecek nitelikte yaratılmıştır. Bu gazlarla hem yeryüzünün, hem de yeryüzüne yakın atmosfer tabakalarının ısınması sağlanır (Şekil 2). Yerkürenin etrafını bir manto gibi saran bu gazlar olmasaydı, yapılan tahminlere göre yeryüzü, günümüzdekinden yaklaşık 33oC daha soğuk olacaktı. Atmosfer gazları arasında dünya sıcaklığının yaşanabilir seviyede sabit olarak kalmasını sağlayacak hassas bir denge ve ölçü varken, insan kendi aleyhine bu dengeyi bozacak işler yapmış ve yapmaya devam etmektedir. Bugün bir tehlike olarak görülen küresel ısınmanın sorumlusu insandır.


Karbondioksit
Karbondioksit, tek başına toplam sera tesirinin % 50'sine sebeptir. Bu gaz, fosil yakıtların
Şekil 1. Küresel yıllık ortalama yüzey sıcaklığı anomalilerinin 1860-1998 dönemindeki değişimleri.

kullanılması, insan, hayvan ve bitkilerin solunumu ve organik maddelerin parçalanmasıyla meydana gelmektedir. Sanayinin gelişmesi atmosferdeki karbondioksit nispetinin çok hızlı bir şekilde artmasına sebep olmuştur. Zira, atmosfere bırakılan karbondioksit miktarının % 80-85'inin fosil yakıtlardan, % 15-20'sinin canlıların solunumundan ve diğer ekolojik devr-i daimlerinden kaynaklandığı bilinmektedir.


Şekil 1. Küresel yıllık ortalama yüzey sıcaklığı anomalilerinin 1860-1998 dönemindeki değişimleri.


Her yıl, insan kaynaklı 3,2 milyar ton (Gt) karbon atmosfere katılmaktadır. Bunda en büyük pay, enerji üretimi için fosil yakıt kullanılmasına ve sanayi üretimine aittir (Tablo 1). Son 150 yıl içerisinde fosil yakıt kullanılması ve çimento üretiminden 265 Gt, arazi kullanım değişikliğinden 124 Gt olmak üzere toplam 389 Gt karbon atmosfere salınmıştır. Bunun 214 Gt'si kara eko-sistemleri ve okyanuslar tarafından geri alınmış, atmosferde 175 Gt karbon fazlalığı ortaya çıkmıştır.

Ormanların önemi
Ormanlar, gerek atmosfere bırakılan sera gazı yayılımlarının azaltılmasında, gerekse atmosferden sera gazı emme yoluyla 'karbon yutağı' oluşturulmasında önemli roller oynamaktadır. Nitekim tortul kayaçlar dışında, karalarda tutulan karbonun yaklaşık % 67'si orman ekosistemlerinde depolanmış durumdadır. Bitki örtüsü tarafından tutulan karbonun % 75'i de ormanlarda depolanmıştır. Ayrıca, çok uzun ömürlü odun ürünleri (ahşap binalar, mobilya vb.) çürüyüp yanmadıkları sürece karbon depoları olarak kalmaktadır.

Bilindiği gibi fotosentez esnasında, atmosferden alınan karbondioksit, karbon ve oksijen moleküllerine ayrılır; sonra karbon, karbonhidratların meydana getirilmesinde kullanılıp kök, gövde, dallar ve yapraklarda depolanırken, oksijen atmosfere bırakılır. Böylece sera gazlarından en önemlisi olan karbondioksit miktarının, atmosferde belli bir dengede tutulması sağlanır. Bunu, sessiz sedasız, hiçbir gürültü çıkarmadan işleyen ve tek bir atık oluşturmayan dev bir fabrikaya benzetebiliriz. Öyle bir fabrika ki, zararlı maddeleri faydalı hale dönüştürüyor. Böylesine faydalı bir fabrikanın veya kaynağın kıymetinin bilindiğini ve korunduğunu söyleyemiyoruz. Günümüzde 3,87 milyar hektar bir alana sahip olan ormanlar, karaların yaklaşık % 30'unu kaplamasına rağmen, 1990-2000 yılları arasında bütün dünyada, yılda ortalama 9,4 milyon hektar orman alanı ortadan kaldırılmıştır. Yani, aynı dönemde, dünya orman alanında, % 2'lik bir azalma meydana gelmiştir. Bu olumsuz gelişmeler sonucunda, bitki örtüsü, toprak ve organik maddelerin karbon dengeleri bozulduğundan, insanoğluna rahmet vesilesi olarak verilen ormanlar, suiistimalimiz yüzünden bir karbondioksit ve felaket kaynağı haline gelmektedir.

Orman eko-sistemleri, odunsu canlı kitlelerin her yıl artması ve dökülen yaprakların toprak karbon deposuna katılmasıyla karbon tutmaktadır. Ağaçlar dikildiklerinde, her yıl emdikleri karbondioksitin büyük bir kısmı, gelişen bitki biyokitlesine gitmektedir. Bu durum, ağacın gelişmesinin ilk 30-40 yıllık döneminde yüksek oranda karbon tutulmasına sebep olmaktadır. Orman eko-sistemi olgunlaştıkça, toprağın organik madde miktarı ve ekosistemdeki toplam solunum (karbondioksit emilmesi) artmaktadır. Eko-sistem tamamıyla olgun hale geldiğinde ise, artık bir karbondioksit yutağı özelliği taşımamaktadır. Bu durumda, atmosferden alınan karbon miktarı, ağaçların biyo-kitlelerinden geri verilene ve toprakta tutulan karbona eşit olmaktadır. Ağaçların olgunluğa ulaşma yaşları, ağaç türü ve iklim bölgelerine göre değişmektedir. Ancak, karbon tutulmasının çok büyük bölümü ilk 60-100 yıl içerisinde gerçekleşmektedir. İyi gelişmiş, 100 yaşındaki bir kayın ağacının, fotosentez için 40 milyon m3 havayı yapraklarıyla emerek, bu hava içerisindeki 1200 m3 karbondioksiti, 6 ton karbon olarak bağladığı da araştırmalarla belirlenmiştir.
Ormanlar, bir ağaç topluluğu olmanın yanı sıra, binlerce yılda yaratılmış toprağıyla, içinde barındırdığı milyonlarca bitki, hayvan ve mikroorganizmayla ve bunların karşılıklı münasebetleriyle bir çevre sistemi ve yaşama birliğidir. İnsan eliyle yok edilen bu sistemin tekrar insan eliyle geri getirilmesi son derece güçtür. Binlerce yıldır, fotosentez, bitki ve topraktaki canlılık faaliyetlerine bağlı olan solunumla, karadaki biyosferle atmosfer arasında sürekli ve dengeli bir karbon akışında hayatî hizmet gören ormanlar, dünyanın akciğerleridir.

Bütün bu bilgilerin ışığı altında, insanlara düşen görev; dünya üzerindeki bitki örtüsünü korumak, orman arazisi göründüğü halde çıplak olan sahaları ağaçlandırmak, mevcut ormanlar üzerindeki insan baskısını azaltmak ve tahrip edilen orman alanlarını ıslah etmek olmalıdır.

Hayatın devamlılığı için devr-i daimler şeklinde yaratılan oksijen, azot, su buharı ve karbondioksit hazinelerinin insanın hırsıyla bozulması tekrar insana pahalı bir maliyetle dönüyor. Bunda doğrudan vebali olmayan milyarlarca insan da zarar görüyor. Daha az tüketimin yapıldığı, dolayısıyla daha az maddenin üretildiği daha sade ve mütevazı bir hayatla bu hassas dengeler eski halini alabilir. Ama bunu öncelikle anlaması gerekenlerin Yaratıcı'ya saygılı insanlar olmaya söz vermeleri ve kendilerini değiştirmeleri gerekiyor. Şu anda üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirsek bile, tahrip edici tesiri daha yüksek olanların böyle bir ruh inkılâbını istemelerini temenni etmekten başka, bugün için elimizden bir şey gelmiyor.



Kaynaklar
- Çepel, N., 2003, Ekolojik Sorunlar ve Çözümleri, Tübitak Popüler Bilim Kitapları, Ankara.
- Roulet, N.T., Freedman, B., 2003, What Trees Can Do to Reduce Atmosferic CO2, Tree Canada Foundation, Ontario.
- Anonim, 2001, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı İklim Değişikliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT:2532-ÖİK:548, Ankara.
- Food and Agriculture Organization of the United Nations, 2001, Global Forest Resources Assesment 2000, ISSN 0258-6150, FAO Forestry Paper:140.



Küresel ısınmanın faydaları (!)
Küresel ısınma hakkında olumsuz haberler çıkmasına rağmen bazı bilimadamları, faydasının zararından daha çok olduğunu savunuyor.

Bu tezi savunan bilimadamlarına göre, kutupların erimesiyle yeni turizm alanları açılacak. Sibirya`daki gibi soğukta tarım yapılamayan milyonlarca kilometrekarelik topraklar değerlendirilecek. Konutların ısıtma giderleri düşecek. Denizlerde çözünmüş karbondioksit oranının yükselmesi sonucu planktonlar artacağı için balıklar ve su ürünleri de çoğalacak. Kış mevsimi sert geçmeyeceğinden tarımda ikinci ürün alınabilinecek. Güneş enerjisinden daha fazla yararlanılabilecek.


Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Kimya Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Uslu`ya göre karşıt görüşlülerin baskısından dolayı birçok bilimadamı, küresel ısınmanın faydasını cesaretle savunamıyor.


Uslu, bitkilerin büyümesi için elzem olan fotosentez için bu karbondioksite ihtiyaç olduğunu hatırlatarak, `Birçok ülkede, seralarda verimliliğini arttırmak için karbondioksit veriliyor. Fotosentezde bunun yanısıra su ve katalizör olarak da güneş enerjisi gereklidir. Küresel ısınma sonucu ağaçların istediği güneş enerjisi artmıyor mu? Yine yükselen sıcaklık, okyanuslardan buharlaşan su miktarını artırmayacak mı?` ifadesini kullandı.


İngiltere`deki Reading Üniversitesi`nin uzmanlarından Richard Allan`ın, küresel ısınma sonucu küresel yağmurların geleceğinden sözettiğini kaydeden Uslu, `Allan, makalesinde atmosferin ısınmasının daha fazla neme yol açtığını, bunun da giderek daha şiddetli yağmurlara sebep olacağını belirtti. O halde ağaçların istediği yağmurlar fazlasıyla gelecektir. Dünya eskisinden daha yeşil olacaktır.` şeklinde konuştu.


Küresel ısınmanın, en çok fakirlerin işine yarayacağını savunan İbrahim Uslu, İstanbul Gaz Dağıtım AŞ`nin (İGDAŞ) abone sayısı artmasına rağmen doğalgaz harcamasının azaldığına dikkat çekti.


Uslu, şunları söyledi: `İGDAŞ`ın 2005 sonu itibarıyla abone sayısı 3 milyon 5 bin 927`ydi. 2006 sonunda 3 milyon 317 bin 446`ya yükselmiş, buna karşılık doğalgaz harcaması azalmıştır. Aralık 2005`te abone başına harcama 193.4 metreküpken Aralık 2006`da 183 bin 685 metreküpe gerilemiştir. Aynı şekilde en büyük tüketici olan ABD`de de doğalgaz kullanımı 2006 yılında yüzde 1.7, Avrupa Birliği ülkelerinde ise önceki yıla oranla yüzde 1.6 azaldı.`


Uslu, küresel ısınma sonucu Kanada ve Rusya, bir ölçüde de ABD ve Danimarka gibi ülkelerde eksi 50 dereceye varan soğuklar sebebiyle kullanılamayan milyonlarca kilometrekarelik alanın da açılacağını savunarak, `Altın, gümüş, petrol, doğalgaz, kurşun, elmas ve çinko gibi kaynayan bu bölgenin yeraltı zenginlikleri, Kuzey Kutbu`na kıyısı olan ülkeler için son derecede önemli bir gelir kaynağı olacak. Dünya rezervlerinin yüzde 30`unu teşkil ediyor. Bu bölgelerin ısınması, yeraltı zenginliklerinin işletme maliyetlerini düşürüyor.` diye konuştu.


Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO) istatistiklerine göre de son 15 yılda gelişmiş sayılan ülkelerde orman varlığı 8.8 milyon hektar artarken gelişmekte olan ülkelerde yüzde 9.1 azalmış.


Öte yandan küresel ısınmanın aslında olmadığını savununlar da var. Dünyanın en önemli hava durumu kanallarından Weather Channel`ın kurucusu John Coleman, `IceCap` adlı meteoroloji sitesinde yazdığı makalede şunları kaydetmişti: `Birkaç bilimadamı, politik hedeflerini gerçekleştirebilmek için iklim verilerini taraflı şekilde yorumlayarak böyle bir fenomen olduğunu ileri sürmektedir. Washington`daki dostlarından büyük araştırma fonlarını da bu şekilde almayı başardılar. Küresel ısınma dedikleri şeye insanların yol açtığı da büyük bir aldatmacadır.`


????????????????????????????????

KÜRESEL ISINMAYA KARŞI ALINABİLECEK
ÖNLEMLER
1.HIZLI SANAYİLEŞMEMELİYİZ
2.ÇARPIK KENTLEŞMEYE DİKKAT ETMELİYİZ
3. SERA GAZLARINI AZ ÜRETMEYE DİKKAT ETMELİYİZ
4. AĞAÇLARIN VE ORMANLARIN YOK OLMASINI ÖNLEMELİYİZ
5. KARBONDİOKSİT,
1.PETROL
2.DOĞAL GAZ
3.KÖMÜR
6.HALOKARBON,
1.BUZDOLAPLARI
2.İTİCİ GAZLAR
3.KLİMALAR
7.METAN,
1.HAYVAN GÜBRELERİ
2.PİİNÇ TARLALARI
3.ÇÖP YIĞINARI
4.BATAKLIKLAR
8.DİAZOT MONOKSİT,
1.EGZOZ GAZLARI
2.AZOTLU GÜBRELER
3.ANIZ YAKMA
9.OZON,
10.KLOROFLOROKARBON GİBİ GAZLARARIN ÜRETİMİNE DİKKAT ETMELİYİZ.
YAVAŞ YAVAŞ YOK OLUYORUZ :( :( :( :( :( :( :( :'(











karikatürler hosuma gitti gözyası güzel secimler özellikle ikincisi cok hos

Küresel Isınmanın Sebepleri

Klimatolojistler (İklim Bilimi konusunda çalışan bilim adamları) 1800’lerin sonlarından beri meydana gelen küresel ısınmayı analiz ettiler. Klimatolojistlerin çoğunluğu insanoğlu faaliyetlerinin ısınmanın çok büyük bir miktarından sorumlu olduğuna karar verdilar. İnsanoğlu faaliyetleri Yerküre’nin doğal sera etkisini arttırarak küresel ısınmaya katkıda bulunuyor. Sera etkisi, güneş ışığını, gazları , atmosferdeki parçacıkları kapsayan karmaşık bir işlemle Yerküre’nin yüzeyini ısıtıyor. Sera gazları, ısıyı dünyanın atmosferine hapseden gazlara verilen isimdir. (En zararlı sera gazı, karbondioksittir. Kyoto Anlaşması, karbondioksidin yanısıra metan ve nitrus oksid gazlarının salınımını da düşürmeyi öngörüyor.)

Küresel ısınmaya katkıda bulunan ana insan aktiviteleri: fosil yakıtların yakılması (kömür, petrol ve doğal gaz) ve ormanların yokedilmesidir. En çok yakıt tüketimi: otomobillerde, fabrikalarda, elektrik santrallerinde meydana gelmektedir. Fosil yakıtlarının yakılması ile karbondioksit gazı (kimyasal formülü CO2) açığa çıkmaktadır. CO2 ısının uzaya çıkışını yavaşlatan bir sera gazı’dır. Ağaçlar ve diğer bitkiler besin üretmek için havadaki CO2’i fotosentez ile kullanırlar. Ormanların yokedilmesi, bitkiler tarafından yok edilen gaz miktarı oranını indirgeyerek ya da ölü bitki örtüsü ayrıştırılması ile CO2’ nin çoğalmasına katkıda bulunuyor.

Az miktarda bilim adamı sera gazlarının, sıcaklıkta ölçülebilir değişiklik yapmadığı görüşündeler. Doğal oluşumun küresel ısınmaya sebep olabileceğini söylüyorlar. Bu oluşumlar: güneşten yayılan enerjideki artışları içeriyor. Fakat Klimatolojistlerin çok büyük çoğunluğu güneş’in enerjisindeki artışların oluşmuş ısınmaya katkısının çok çok küçük olduğuna inanıyorlar.

Bu ada her geçen gün sulara gömülüyor


Avustralya’nın Güney Okyanus’ta bulunan Heard Adası da küresel ısınmanın kurbanı.

Dünyanın doğal mirası listesinde bulunan Heard Adası’nın Elephant Spit adı verilen uzunca bir yarımadasının ucu, eriyen buzullar yüzünden deniz seviyesinin yükselmesiyle sular altında kaldı. Ancak en uçtaki ufak bir kara parçası henüz su üstünde kalarak 1 km. çapında bir adacık haline geldi. Küresel ısınma bu hızla devam ederse bu adacık da kalmayacak.

Küresel ısınma arttı, balinalar ZAYIFLADI


Japon bilim adamlarının yaptığı araştırmaya göre, balinalar küresel ısınmanın yol açtığı iklim değişikliği nedeniyle son 20 yılda zayıfladı.
Uzmanlar, “1980’lerin sonundan bu yana Antarktika çevresinde avlanan 4 bin 500 balinayı inceledik. Hayvanlar önemli ölçüde yağ kaybediyor. Zayıflıkları endişe verici duruma geldi. Balinalar özellikle yeteri kadar gıda bulamadığı için zayıflıyor” dedi.



Küresel ısınma kapıda

Dünya, İkinci Dünya Savaşı`ndan bu yana artan bir sanayileşme ve gelişim süreci yaşıyor. Teknoloji ilerliyor, yeni fabrikalar kuruluyor, trafiğe çıkan araç sayısı her geçen gün artıyor.


Amaç insanoğlunun yaşam kalitesini artırmak. Ancak insanlığı, hatta tüm canlıları tehdit eden `küresel ısınma` yine bu sürecin bir sonucu.


Eriyen buzullar.


Kuruyan su kaynakları.


Doğal ortamları yok olan ve günden güne sayıları azalan canlı türleri... Bunlar, küresel ısınmanın sonuçlarından sadece birkaçı.


Küresel ısınmanın en önemli nedeni sera gazları.


Fabrika bacalarından yükselen dumanlar, egzoslardan çıkan gazlar ve enerji üretimi için kullanılan fosil yakıtlar sera etkisinin baş sorumluları.


Karbondioksit, metan, subuharı gibi gazlardan oluşan sera gazları, dünyadan yansıyan güneş ışınlarını tutarak dünyanın ısınmasına neden oluyorlar.


Sera gazlarının atmosferdeki miktarı arttıkça tutulan ışın miktarı artıyor ve dünya her geçen gün daha fazla ısınıyor.


Küresel ısınmanın etkileri en yüksek zirvelerden, okyanus derinliklerine, ekvatordan kutuplara kadar dünyanın her yerinde hissediliyor.


Sıcaklık artışı nedeniyle su kaynakları kuruyor, buzullar eriyor.


Deniz seviyesinin yükselmesi sonucu kıyı kesimleri sular altında kalıyor.


Bu bölgelerde yaşayan insanlar çareyi yüksek yerlere göç etmekte buluyorlar.


Doğal yaşam ortamlarını kaybedenler sadece insanlar da değil.


Kutup ayıları günden güne eriyen buz kütlelerini çaresizlik içinde izliyorlar.


Her sene yüzlerce kuşun uğradığı mekanlarsa artık sessiz.


Isınan okyanuslardan da iç denizlere doğru bir göç var.


Gün geçmiyor ki Ege denizinde, ancak okyanuslarda rastlanan büyüklükte bir köpek balığı ağlara takılmasın.


Akdeniz ise artık okyanusların zehirli balık türlerine ev sahipliği yapıyor.


Aşırı sıcaklar yüzünden çıkan yangınlarda da her sene binlerce hektarlık orman kül oluyor.


Atmosferdeki gaz dengesini sağlayan ormanların yok olması sonucu küresel ısınma artıyor.


Bilimadamları son 50 yıldaki sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde farkedilebilir etkileri olduğunu belirtiyorlar.


Yaz aylarında yaşanan çöl sıcaklarında onlarca insan hayatını kaybederken, dünya yüzyıllardır görmediği kadar sert kış mevsimleri yaşıyor.


Azalan içme suyu kaynakları ve çölleşme de iklim değişikliğinin sebep olduğu ciddi sorunlardan.


Halihazırda birçok ülke temiz içme suyu sıkıntısı yaşıyor. Küresel ısınmayla birlikte su kaynaklarının beklenenden çok daha hızlı kuruması ve devletler arasında su savaşları çıkması artık çok olası bir senaryo.


Şu an için uzak görülmekle birlikte ortaya çıkma ihtimali bulunan bir başka sorun ise besin zincirinin kırılması.


Bilimadamları birçok canlı türünün küresel ısınmanın etkileri sonucu yok olacağı, bunun da besin zincirinde kırılmaya yol açacağı görüşündeler.


Tüm canlıları yakından ilgilendiren bu durumun insanoğlu için doğuracağı sonuç ise açlık.


Bu senaryonun gerçek olması halinde milyonlarca insanın açlıktan ölebileceği ve büyük göçlerin yaşanabileceği belirtiliyor.


Doğal dengedeki bu büyük bozulma ve ortaya çıkabilecek korkutucu sonuçların baş sorumlusu insanoğlu.


Bu olası senaryoların gerçekleşmesini önlemek de yine insanoğlunun elinde.


Bu amaçla 1997`de hazırlanan Kyoto protokolü küresel ısınmayı ve yol açtığı bozulmaları durdurma yönünde büyük önem taşıyor.


Protokolü imzalayan ülkeler sera gazı salınımını sınırlama sözü veriyorlar. Türkiye de Kyoto Protokolü`ne taraf olunmasını öngören kanun tasarısını geçen hafta mecliste onayladı.


Bilimadamları, kötü gidişe dur demek için geç olmadığını söylemekle birlikte, küresel ısınmanın bozduğu doğal dengelerin düzelmesi için bile yüzlerce yıl gerektiğini belirtiyorlar.


Bilim ve Teknoloji

MollaCami.Com