Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


İncinin Sessiz Sancısı

İncinin Sessiz Sancısı
Tarık ÇELİK


Denizin en esrarlı canlılarından olan istiridyeler, gören gözleri, tutan elleri olmadığı halde, insanların, karşılığında milyonlarca lira ödedikleri inciyi meydana getirmektedir.



Denizin derinliklerinde teşekkül eden inci, istiridyenin denizde isteyerek ve severek geliştirdiği bir şey değildir. Bu istiridye için daha çok istenmeyen bir vak'adır.

İstiridyenin içine giren yabancı bir madde, istiridye tarafından istenmediğinden bu madde enzimlerin salgısıyla inciye dönüştürülür.

Tabii ki incinin bu gelişme seyrine nasıl itildiği kesin olarak bilinemiyor. İstiridyelerin varlığı yaklaşık 500 milyon seneden beri bilinmektedir. Bir salyangoz da kendi kabuğunu yapabildiği için aynı istiridye gibi inci yapabilmesi mümkünken İnci yapabilen ancak birkaç istiridye nevi'i vardır. Bunlar da denizlerde "Pinctodiae" familyası ve tatlı sularda "Unio Margaritifera"dır. İstiridye inciyi geliştirirken bazı hususi hücrelerinden salgıladığı maddelerden faydalanır. Dokunun dış kısmını teşkil eden epitel hücreleri istiridyenin manto tabakasının dışında yer alır. Bu kısım dışarıdan gelen yabancı maddelere karşı koruyucu vazife görmektedir.

Hücreler tarafından salgılanan maddeler kalsiyum karbonattır. Bu madde kristal halde (aragonit) ve boynuzumsu bir madde olan (conchin) şeklinde bulunur. Boynuzumsu maddenin bir vazifesi de salgılan üst üste yığmaktır. Böylece neticede incinin teşekkülünde ilk safha meydana gelir. Kalsiyum karbonat ve boynuzumsu maddeyle dış manto hücreleri istiridyenin kabuğunu teşkil ederler. Burada parçalar üst üste yığılmış hâldedir. Ve aynı hücreler iç manto dokusunda inciyi meydana getirirler. Halbuki normâl halde bu hücreler burada bulunmazlar.



İstiridyeler deniz ve nehirler gibi çok hareketli yerlerde yaşadıklarından, kum taneleri, parazitler, deniz hayvanlarının dokuları veya kendi kabuklarının bir parçası, iç kısmına girebilmektedir. Bu giriş esnasında yabancı madde manto tabakasının dış kısmına çarpmaktadır. Yabancı cismin tazyikiyle bu deri kubbeleşerek devamlı manto dokusuna doğru girer. Bu genişleme istiridyenin hayatî organlarının bulunduğu kısmı, korumak maksadiyle yapılır. Şayet yabancı madde bu kısmı da aşarsa istiridye ölebilir. Manto içine doğru belirli bir noktaya kadar genişleyen deri, daha sonra hücrelerinin bölünmesiyle yabancı cismi bir torba gibi sarar. Buna inci kesesi denir. Kese kısmı geliştiğinde; esas deriden ayrılır ve önceden olduğu gibi kabuğa yakın kalır. Bu hücrelerin vazifesi yabancı cisimlerin etrafında bir duvar oluşturmak olduğundan, içeri giren cisim etrafında da istiridyenin yumuşak kısımlarını korumak için ifraz ettikleri maddelerle bir set teşkil ederler. Böylece yabancı cisim sarılarak, zarar vermesi önlenir. Midye ve istiridye kabuğundan farklı olarak altı köşeli parçacıklar (kristaller) yabancı cisim etrafında kabuk şeklinde bulunurlar.

Conchin adı verilen inci maddelerinden biri, yapışıp birleşebilmek için neme ihtiyaç duyar: Bu sebeple incide % 4 su bulunur. Şayet çok kuru yerde tutulursa bu defa ihtiva ettiği su havaya karışır ve incimiz kabuk kabuk dökülmeye başlar. Şayet çok sulu bir vasatta bulunursa inci bu defa sünger gibi bir yapıya sahip olur. İnciye kuvvetli asitler de zarar verebilmektedir. Çünkü asitler kalsiyum karbonata tesir eder. Bir ırmak istiridyesinin inci hâline (4 mm ye) ulaşabilmesi için 20 sene gereklidir. 7 mm. ye ulaşabilmesi için de 30 sene geçmesi lâzımdır.



Pinctodiae familyasına ait istiridyelerin incileri dünyada Hint Okyanusu, Basra Körfezi ve Pasifik Okyanusunda bulunur. Bu inciler denizde 15-20 m. kadar derinlikte gelişirler. Denizde bulunan her istiridyenin ancak 40 ta 1 inde inci bulunur. Bu vaziyet üzerine ilk defa Japonya'da 1883'de sun'i olarak inci aşılamaya gidilmiştir. Bu iş için istiridyenin kabuğundan manto bölgesine ileride etrafında inci teşekkül edecek yabancı cisim konmaktadır. Daha sonra üç sene içinde ise inci gereken büyüklüğe erişir. Ve toplanmaya başlanır.

İncinin teşekkülü de denizlerdeki esrar dolu işlerden biri olarak bizlere parlak simasıyla neler anlatmak istediği bugün anlaşılmasa bile, kâinat kitabının bu sayfasına ait'ilk ses de yarın mutlaka duyulacaktır.




Bilimsel makaleler

MollaCami.Com