Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


DAR AYAKKABI VE YAŞAM

O bayram bana ayakkabı almaya karar verdiler. Hazır ayakkabı satan mağaza yoktu şehirde. Tek ayakkabı yapan dükkanında ayakkabıcı çıplak ayağımı bir kartonun üzerine koydu, iyice basmamı söyledikten sonra ağzındaki kurşun kalemi eline alıp ayağımın çevresini çizdi. O ayağımın çizildiği karton benim ayakkabı numaramdı. Günlerce yeni ayakkabılarımın hayalini kurdum. Babamın anlattığına göre ayakkabılarım siyah ve bağcıklı olacaktı. kapının her çalınışında koştum. Ayakkabılarım bayramdan bir gün önce geldi, siyah-bağcıklı. O gün onları giymedim. Bayram gecesi yatağımın altına yerleştirdim yeni ayakkabılarımı. Arada bir kalkıp kutusundan çıkartıyor, yere koyuyor, yukarıdan, yandan, önden bakıp duruyordum. Parlak ve yuvarlak burnunu gecenin karanlığında kim bilir kaç kez okşadım. Uyku girmedi gözüme. Sabahleyin ev ahalisi kalktığında, ayakkabı kutusu kucağımda sandalyede oturuyordum ben. Ayakkabımı babam giydirdi. Ayağıma olmamıştı ayakkabılarım, dardı ve canımı yakmıştı. Ama bunu babama söylemedim. O “Sıkıyor mu?” diye sordukça “Hayır” yanıtını veriyordum. “Dar, ayağımı acıtıyor” desem, geri gidecekti ayakkabılarım ve ayakkabıcının hemen bir yeni ayakkabı yapması olanaksızdı. O bayram sabahı canım yana yana yürüdüm. Bir sure sonra acı dayanılmaz oldu. Dişimi sıktım. Topalladım. Soranlara “Dizimi vurdum” dedim, ama ayakkabılarımın ayağımı sıktığını kimseye söylemedim.

Doğrusunu isterseniz yaşam dar ayakkabıyla yürümektir.
Kimi zaman dar bir maaş, kimi zaman sevimsiz bir iş.
Kimi zaman bir mekân dar ayakkabı olur bize, kimi zaman bir cevre.
Kimi zaman bir sokak, ya da bir şehir.
Kimi zaman dostluklar, arkadaşlıklar, beraberlikler bir dar ayakkabıya dönüşür.
Kimi zaman zamandır dar ayakkabı, geçmek bilmez.
Kimi zaman zenginlik, kimi zaman başınızı koyduğunuz yastık.

Canınız yanar. Topallaya topallaya gidersiniz. Sonradan öğrendim yaşamın dar ayakkabıyla yürüme sanatı olduğunu.

Alıntı

Sanırım tüm sıkıntılar, acımızı kabullenemediğimizden kaynaklanıyor...

İlk ayakkabısına kavuşan çocuk misali, küçük gelse dahi ayakkabı canı yanma pahasına kabullenmiş her bir şeyi.
Biz kabul edemiyoruz!
"Hayır" diyoruz "bu benim ayakkabım" değil "yani bu benim hayatım" değil.
Heyhat! Peki ya kimin hayatı?

O (c.c.)'ndan gelen her şey güzel :) Yeter ki sabrımızı eksik etmeyelim...
Çok güzel bir yazıydı, doyamadım okumaya. Allah razı olsun... +t ;)

çok doğru....
emeğinize sağlık...

Çok güzeLdi.TeşekkürLer.


Hikayeler

MollaCami.Com