Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


arkadaşlar 'kozmik bilim' hakkında ne biliyosunuz

arkadaşlar bu bölümde kozmik bilim hakkında elimden geldigi kadar sizleri bilgilendrmeye çalışıcam.her seferinde farklı bir konuyla size bu konu hakkında bilgiler vericem.daha genişletrsek konuyu,bir takımyaptıgımız ibadetlerin,Rasullah Efendmzn bize tavsiye ettigii şöyle yapın dedigi şeylerin aslında saglıgımız açısında ne kadar faideli oldugunu,insana vücut diliyle pozitif enerji kattığını göreceksiniz.örnegin,yemekte nedr sag elle yemek yenir.günümüz teknolojisiyle bunun vücuda nasıl bir enerji yaydııgnı gösteriyor.sag el temiz enerji üretiyo.sol el kötü enerjiyi vücuttan atıyo.insan sol elle yemek yediginde dışarıya atılması gerekn enerjiyi tekra vücuda iade ediyo.yani kısaca yaşamımızdaki enerji alanı diyebiliriz buna.


ENERJİSİ-AHMET MARANKİ - 15.04.08, 16:59

--------------------------------------------------------------------------------

YAŞAM ENERJİSİ-AHMET MARANKİ

En uzak hedefler bile kucuk bir adimla baslar.

Dusunce, kendini cok hizli degistirerek cok yuksek oranda titresen saf bir enerji bicimidir.

Sevgi, bitmez tukenmez bir enerji kaynagidir.

`enerji merkezlerimiz` acik olduklarinda, evrenden gelen enerjiyi kabul ederler, alirlar, ****bolizmamiza iletirlerve icimize akmasini saglarlar.

Vucudumuzun enerjisini artirmak icin enerji merkezlerimizin acik tutulmasina calismak cok onemlidir.

Enerji yuklu insan olumsuz etkileri daha kolay puskurtur.

Yasama istegi asiri derecede ise, kisi olaganustu bir kisilik sergiler.

Dusuncenizin geleceginize ait butun yasanacaklarin “mutlak hakimi” olduguna inanirken, mutlak hakim olan yaraticinin gucunu hatirlayin.

Herseyin O’nun ol demesi ile oldugunu dusunmeyi unutmamalidir.

Ancak “vakti geldiginde” her seyin iyi olacagini unutmayin.

Bedendeki enerji dengesizliklerinin baslica nedeni, insandaki “olumsuz duygular”dir.

Negatif enerjili insanlardan kurtulmak icin cesitli yontemler vardir. Isaret parmagi ile orta parmagi ust uste getirir kilitlerseniz, boylece negatif enerjinin bedeninize girmesine izin vermezsiniz.

Insan bedeninin enerjisinin insana anadan dogumla gectigi, sonradan onu artirmanin zor oldugu, yok etmenin ise cok kolay oldugu ve bu yok olmanin da tartismalar, korku, uzuntu, suphe, zan, kavgalar, ofke, stres, kotu dusunce ile cok cabuk ilerledigi gorulmustur.

Hastalarin, iyilesmelerine “inanmalari”nin seviyesine gore iyileşmelerinin kolaylastigi kesin olarak kabul gormustur.

Insan ne kadar bilincli ise enerji merkezleri de o kadar acik ve aktif olur.

Bilinc ve bilincalti mesajlariyla birlikte iyilestirici titresimler de gonderebilen enerji merkezleri, insanlari ve sartlari hem olumlu hem de olumsuz yonde etkileyebilirler.

Enerji merkezi erkekte saga, kadinda sola dogrudur.

Kadinin bas parmagi S, erkegin N dir.

En dusuk titresim kok enerji merkezinde, en yuksek titresim tac enerji merkezinde bulunur.

Yaraticinin marifetlerini arastirip hifzi sihha kanunlarinin esaslarini ogrenip bu esaslarla kendini koruyan kimse yine O’nun yardimiyla “beden sihhatine” kavusabilir.

Asiri kullanim ve yogunlasma dusunce enerji sistemimizi bloke eder.

Az konusup az dusunun, gecmis ve gelecek hakkinda endiselenmeyin.

Bugunu yasayin, herkesi affedici ve herkese yardim edici ruhta olun.

Keder, sikinti, ofke organlarinizi zehirler. Mutluluk bunun panzehiridir.

Daima gozlerinizi guldurup, kalbinizi sevgiyle doldurun. Sikintilarina gulumseyerek bakin ve onu uzaklastirin.

Iki ogun yemek ruha hafiflik ve sihhat verir. Şefaate sebeptir.

Hergun “bir çeşit” yemek yemek, bir hafta bir daha onu yememek “bedeni korumanin” yoludur.

Devamli et yemek kalbi karartir.

41 gün hayvansal gida yemeyenin beden enerjileri yogunlaşir.

Hastaliklarin kökü tokluk, devanin asli açlik oldugu, tecrubeyle sabittir.

Mubarek bali sabahleyin ac karnina yiyen, icen her hastaliktan sifa bulur.

Her an her yerde bulunan ayrik out, kaynatilip belli bir sure demlenip kullanilir ve icilirse, kaynatilir suyuyla temizlenilirse nedendeki birtakim maddi ve manevi olumsuzluklari da tamamen yok ettigi ve temizledigi gorulmus, hatta teknolojik olarak da enerji kalkanimizi guclendirdigi olculerek tesbit edilmistir.

Insanlar Kâbe yonunde Allah a dua ederken, yanindaki canlilar da sevinir, onun yanina gelir ve yaklasirlar. Oval kafa araciligiyla ve eller ile enerji yonlendirilir ve lazimi yere celb edilir.

Evdeki banyo ve tuvaletin kapilari surekli kapali tutulmali. Sifon klozet agzi kapali iken cekilmelidir, yoksa cevremizdeki muspetler cekim ile evi terk eder.

O diyor: Ey insan, beyin gucunle kainati emrine al ve istedigin gibi yonlendir.

Ezani tekrar etmenin bedendeki enerji boyutu cok buyuktur.

Sag el muspet enerji verir.


--------------------------------------------------------------------------------

Dr. Ender Saraç, hepimizin bildiği gibi uzman bir hekim. Sağlıklı yaşam, doğal tıp, doğru beslenme, obezite, stres gibi konularda gelir seviyesi üst düzey grubuna yıllardan beri hizmet veriyor. Mısır’ın piramitlerinden Hindistan’ın aşramlarına, Kâbe-i Muazzama’dan Vatikan’daki Katolik kiliselerine kadar birçok yerde araştırmalar yapan Saraç, Doğu kökenli yoga, meditasyon, reiki gibi enerji tekniklerini incelemiş ve deneyimlemiş bir doktor. Bugüne kadar 100 bine yakın hasta bakan, birçok kitap yazan, kitapları çok satan bir yazar aynı zamanda.

Ender Saraç kısa bir süre önce “Ruhsal Gelişimimiz ve Kader” adı altında bir kitap piyasaya çıkardı ve kitabında Allah’ın 99 ismi Esmaü’l-Hüsna’yı zikretmenin bir enerji tekniği olduğunu söyleyerek bütün dikkatleri üzerine çekti. Saraç, kitabında Esmaü’l-Hüsna’nın insanın ruhsal gelişimine nasıl katkıda bulunduğunu yazıyor. Kendini biraz katı ve merhametsiz hissedenlere “Er Rahim” ve “Er Rahman”, aşırı sinirli olanlara “El Halim”, yaşamında sevgi ve muhabbet az olanlara “Ya Vedud”, nereye gideceğini bilemeyenlere “El Hadi”, içinden çıkılamayan bir durum karşısında “El Vekil” ismini zikretmelerini söylüyor. Ayrıca her burcun etkilendiği isimlerin neler olduğunu anlatıyor. Mesela İkizler burcunun baskın isimleri; Es Semi, Eş Şehid, El Mukaddim, El Basir.

Tıp fakültesinden yeni mezun olduğunda doktorluğun sadece ‘reçete yaz, tahlil iste’ gibi eylemlerden ibaret olmadığını düşünerek araştırmaya başlayan Saraç, “Başka bir derinliği vardır diye hissediyor, hatta biliyordum. Ama çok gençtim, yeterince bilgim yoktu. Bu nedenle adını koyamıyordum.” diyor. Saraç, 18 yıllık bir çalışmanın ürünü olan kitabı için, “İçimde uyanan ve tecrübelerimle geldiğim noktanın kaleme dökülmüş halidir.” yorumunu yapıyor. Saraç, kitabının ne dini ne de siyasi bir çalışma olmadığını söyleyerek aslında akılda soru işareti bırakıyor. Çünkü bir Müslüman için esmaları zikretmenin ilk amacı Allah’ın rızasını kazanmak. “Zikri ve esmaları dinden bağımsız bir şey gibi insanlara sunmak doğru mu?” sorumuza şöyle açıklık getiriyor: “Dinden soyutlamıyorum. Bu evrensel bir bilgidir. İnsanlığa yararlı olabilecek enerji inanç sistemimizde var. Bırakın pek çok insan bunların tadını alsın. Şifasını, nurunu öğrensin. Ondan sonra seçimi kendi yapsın. Pek çok insanın ulaşamayacağı ve giremeyeceği yerlere belirli bir anlatım tekniğiyle ben girdim. Bu kitap Türk toplumuna iyi bir hizmettir. İnsanlara hissedebileceği ve anlayacağı dilden ikram yapmak lazım. Sonuçta ben de bazı şeyleri nasıl yapacağımı hissediyorum.” diyor. Ender Saraç, yoga, meditasyon gibi Batı toplumlarında çok popüler olan tüm enerji tekniklerini denemiş hastalarının, “En büyük teknik nedir?” sorusuna, “Kalben tam teslim olarak yaşamak.” cevabını veriyor.

***
Ayete’l-Kürsî’nin koruyucu etkisi bilimsel olarak ispatlanacak

Ender Saraç, artık dünyada her şeyin bilimsel ve teknik şeylerle açıklandığını ve bunun aslında en ileri teknolojinin kaynağı olan El Alîm esmasının tecellisi olduğunu belirtiyor. Saraç, “Ayete’l-Kürsî, Felak ve Nas sûreleri okunduğunda insanın aurasının kalınlaştığı yani insanın korunduğu, çok kısa süre içinde birtakım ince aletlerle tespit edilecek. Nazar diye bir enerji olduğu ve nazara karşı bazı sûrelerle korunmanın insanın aurasını genişlettiği bilimsel olarak açıklanacak.” diyor.

Ender Saraç’a göre;

* İnsanoğluna indirilmiş en son ve bir üst modeli gelmeyecek tek yazılım programı Kur’an-ı Kerim. Kur’an’da insana şifa verecek pek çok bilgi var.

* Zikir, meditasyon ve diğer enerji teknikleri gibi pozitif enerji verebilecek etkili bir yöntem.

* Zikir doğru olarak yapıldığında insanın içinde eksik olan enerjileri tamamlar, keskin olup zarar veren enerjileri de törpüler ve kişiyi rahatlatır.

* Esmaü’l-Hüsna ile yapılan zikir, beynin bazı merkezlerinde birtakım enerjileri daha çok aktive ediyor.

* Zikirden elde edilecek maddi ve manevi güç, diğer insanların acılarını hafifletmek, topluma daha yararlı olmak için kullanılmalı.

* Toplumda herkes enerji emen bireyler olarak yaşıyor. Ortadaki kaptan herkes emmek istiyor. Kimsenin kaba verecek malzemesi yok.

* Kur’an’da söylendiği gibi insanların kalpleri mühürlü. Yani kalp şakraları kapalı. Bu nedenle 40 gün El Basid esması zikredilebilir. Bu zikir kalbi açar, rahatlatır, genişletir.

* “O kadın benle evlensin, bu adam beni boşasın, çok zengin olayım, şu işi ben kapayım” gibi egomuzu savunmak ve ön plana çıkarmak için korkunç bir şekilde ben merkezli enerji harcanıyor. Ego merkezli yaşamayı bırakıp, tam teslimiyet haline geçildiğinde beyin enerji tasarrufu yapıyor ve o zaman bütün istekler oluyor.

* Bizim inanç sistemimizin kökü sevgi.

KOZMİK BİLİM NEDİR?

Kozmik bilim akıl sahiplerine yeni aklını kullananlara ve düşünenlere hitap ediyor.


"Kozmik Bilinç" kainat kitabını ilim ve fen noktasında okumaktır.

"Kozmik Bilim" ise "Kozmik Bilinç" gözüyle bu gezegenleri güneşe,
cazibe kuvvetiyle bağlayan ve onları yüzyıllardır belli bir plan, nizam, intizam içinde döndüreni, "İdare Edeni" hatırlatmak ve O'nu dikkate veren bir "Bilinç" ortaya koymaktır.

Asrımızın, hem insanımız hem dünyamız için çözülemeyecek hiç bir problemi yoktur.

Kozmik Bilinç

"Kozmik bilinç" ve "felsefik görüş"ün birbirinden farkı: "Felsefeciler" kâinata bakarken hedefleri; güneşi ve ona bağlı cazibe kuvvetiyle dönen gezegenleri en ince detayına kadar incelemek, araştırmak ve yazmaktır. "Kozmik bilim" ise "kozmik bilinç" gözüyle bu gezegenleri güneşe cazibe kuvvetiyle bağlayanı ve onları yüzyıllardır belli bir plan, nizam ve intizam içinde döndüreni, "İdare Edeni" hatırlatmak, O'nu dikkate ve nazarlara veren bir "bilinç" ortaya koymaktır. O’da tektir, Vahit’tir. Herşey O’nun gücü sınırları içindedir.

Bugün birtakım aletler ve teknik uygulamalarla, Yaratıcı'nın ilmî sıfatlarının merhalelerini görme imkanı mevcuttur.

İlim adamları, kozmosun sırlarından çoğuna ulaştıklarında gördüler ki, İlahi kitaplar kozmik evrenle uyum halinde ve içinde yazılanlar ölçülerek, deneyler yapılarak ispatlanabilmektedir.

Bilim adamları dünyadaki ilahi kitaplarda bildirilen emir ve yasakları makine ile ölçmüşler ve bir seviyeye gelmişler.

Bütün burada anlatılanlar uzun araştırmalar sonucunda, 30-40 bin kişinin çalıştığı, 1960'lı yıllarda kurulan kozmik araştırma merkezlerinde yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkarılmıştır.

Cihan hakimiyetine sahip olabilmek için dünya devletlerinin gizli teşkilatlarındaki -CIA, FBI, Mossad, MI6, FSB, NSA, KGB vb.- araştırmaya yönelik örgütler ve Bilimler Akademilerine bağlı olarak çalışan dünyanın pek çok yerindeki ve özellikle Kafkasya'daki, şahsımın da bizatihi bulunduğu Kozmik ve Stratejik Araştırma Merkezleri ve "think tank" düşünce kulüpleri-beyin fırtınaları kuruluşları mevcuttur.

Azerbaycan'daki Petrol Üniversitesi’nde bile 21 adet araştırma enstitüsü bulunmaktadır.

Bizim de içinde bulunduğumuz kozmik araştırma merkezinin 11 tane bölümü vardır. Örnek olarak, nöron bölümünde nöronun 3 ayrı bilim dalı vardır. Bunlardan sadece biri olan davranış bilimleri dalında onlarca bilim adamı çalışır.

Ne yazık ki bu ilimler Türkiye'de planlı ve amaçlı olarak anlatılmamış, bu gibi bilimlerden ve araştırmalardan her ne sebepse insanlar ve üniversitelerimiz uzak tutulmuşlardır.

İnsanın yaradılış amacına uygun ulvî ve manevî bir hayat yaşamasını sağlamak ve insanları malayani, boş şeylerden kurtarıp ciddi olanı gözle görülemeyeni mana gözüyle görebilmesini sağlamak gerekmektedir.

Bizim bu "ilmî gelişme ve keşifleri" dünya insanlığıyla paylaşmamız, proje sahibi yetkili hocamızın dünya insanlığının bu bilime ve bilgiye ihtiyacının vaktinin geldiğini bizce de karanlıkların ardından güneşin doğmasının zorunluluğunun hissedilmesini bildirmesi ile olmuştur.

16 adet teknoloji patenti, halen proje başkanı hocamızın elindedir. Bunlar "know-how" teknolojisi olup bu karanlık asrımızın yüzünü maddî ve manevî aydınlılığa çıkarabilecek ve belki de kıyamete kadar insanlık; reçeteleri elimizde olan bu "know-how" teknolojisi ile gerçek insanlığına kavuşacaktır.

Bu konuda yazılan ilk eserimiz YAİAM ENERJİSİ'nde yazılanlar bu know-how teknolojilerden sadece bir kaçının dünya insanlığı ile paylaşılmasıdır. Zamanı geldikçe de bu paylaşım artacaktır.

Bu konuda yazılmış olan kitapların bazıları insanları çok olumsuz sonuçlara; reenkarnasyon, vahye ters ilişki, dinsizlik vs. gibi çıkmazlara götürüyor. Çünkü, menfi güçler kainat kitabının tanınmamasına çalışmakta, böylece ekolojik denge bozulması ve hastalıklar ortaya çıkmaktadır.

"Kozmik bilinç" kainat kitabını ilim ve fen noktasında okumaktır.

O'nu anlamak, O'nu anlatmak çok zor. Yaratıcı'nın bugüne kadar fazla anlatılmayan ve anlatılamayan yönlerini ilim ve fen noktasında akılları gözlerine inmiş insanlığa anlatmaya çalışıyor.

İlahi anlamda emirlere, emredildiği için inanmak gerekli ama nedenlerini ve niçinlerini ilmî açıdan bilmenin mahzuru olmasa gerek.

Bu ilmin manevî yönü de var. O'nunla, zerrelerin sahibi ile bağlantıyı koparmamak gerekir. O'na yaklaştıkça, O'nun sırları, tecelliyatları insana açılmaya başlar. Bu da bir ilimdir.

Havas ilmini incelemek ve bilmek gerekir.

Bu bilimde virüs, bakteri, cin, şeytan gibi tanımlar yerine enerji boyutları ile müspet-menfi enerji tanımları kullanılır. Kozmostaki her şeyde ikilik, yani müspet - menfi yönler vardır. İnsanların da her şey gibi bir enerji boyutu vardır. Her canlı enerji boyutunda, dalga boyunda farklı işleve sahiptir. Örneğin, yağmuru getiren ile güneş ışığını bize getiren de canlıdır ama bunların cisimleri, cinsleri, boyutları ve enerjileri farklıdır.

Kozmosu, arşı -semaların dışındadır-, âlemi kaplayan "esir maddesi" başlı başına araştırılması gereken bir ilimdir. Esir maddesi ile seyyaratın, denizlerin, uzayın ve diğer ilimlerin izah edilebilme imkanı var. Hatta, diyebiliriz ki, Amerika'yla yapılan telefon konuşması ve canlı yayınlar esir maddesi üzerinden bir canlının "sesler"in ve "ışık"ın taşıması ile yapılabildiği gibi uzayda yürüyen kozmonotlar ve gök taşları da onun taşıyıcılığındaki ve akıcılığındaki özelliği ve diğer özellikleri ile hareket edebilir.

Yıldızları, gezegenleri ve diğer bütün yaratılanları hareket ettiren, bir merkezdir. Güneş, ay, tek hücreliler, bütün görülebilenler, belli uzaklıkta gibi görünse de aslında onlar çok ama çok yakınımızdadır, hatta bize şah damarımızdan daha yakındadır.

Göz görmez, beyindeki göz merkezi de göremez, çünkü protein, fosfor ve karbonhidrat vs.’nin görme yeteneği olamaz. Demek ki gören, onun ötesinde bir şeydir. O da Yaratıcı ile bağlantılıdır. Göz ve beyin aslında bir aracıdır. İnsanlık bunun farkına vardığı zaman, insan olduğunu anlayacak, belki de işte o zaman ölçü ve boyutlar değişecek, bir anda arşta veya arzda olunabilecektir.

Aslında görünenler, beyin ve gözün ötesinde bir şey olup gören de öte bir şeydir veya ötenin O'nunla bağlantısı sonucunda görülenlerdir derken zaten mevcut olan bir şeyden bahsederiz. Çünkü her şey O'nunla bağlı olarak planlı bir programın parçasının o anki tecellisinin ortaya çıkışıdır.

Onlar ruh dünyamızda, bizimle iç içedirler. Semavat denen şeyler bizim ruh dünyamızdadır.

Madde asıl değil, belki manadır. Fakat bize hakim değildir. Belki bize mahkum edilmiş bir ruhtur, şuurdur.

Uzaklık, yakınlık izafidir. Uzaktaki yıldızlarla bile ruhsal noktada beraber olabiliriz, rüyalarımızdaki gibi…

Gerçekte, Levhi Mahfuz’da kader noktasında her şey yazılmış. Bizler yaşamış ve ölmüşüz ama bilmiyor olabilir miyiz? Kaderi iyi anlamak lazım. Verilen cüzi irade ve istidatla, emirler ve yasaklar doğrultusunda hayat çizgimiz devam eder.

Hz. İsa'nın başında müspet enerji hâleleri görüntülenmiş ve hâle olarak resmedilmiştir. Aynı hâle günümüzde bazı kişilerde de vardır ve görünebilir. Bakmak ve görmek ayrı bir sanattır. İstidat ister.

Gösterilen nimetler için "Rabbim bunların asıllarını ve menbalarını göster." diye dua ederiz. Nimetler gölge veya numune olabilir mi? Yoksa, hepsi birer enerji boyutu mu? Kainata ibret nazariyle bakmak, yani tefekkür büyük bir ibadettir. İnsana istidat kazandırır. Enerji boyutlarını müspetleştirir, güçlendirir ve derece kazandırır.

Yaratıcı güç "İlmi isteyene, malı istediğime veririm." derken acaba ne demek istiyordu? İşte bunun için bu asrın ve dünya insanlığının kurtuluşunu ilim ve fen noktasında terakkide görüyoruz.

Emeğinize sağlık kardeşim. Ben de uzun süredir kozmoloji ile ilgileniyordum ve forumda da paylaşmayı düşünüyordum. Siz uygulamaya geçmişsiniz çok da güzel olmuş. ;) İnşallah istifade ederiz. Yalnız bu konuyu bilim ve teknoloji bölümüne taşısak daha uygun olur diye düşünüyorum. Siz ne dersiniz? ::)

zambak kardeşime sordm oda burayı uygun gördü.ama yine soralım

ılgınıze teşekkurler

Makalenın butunu acısından burası daha uygun oldu sanırım teşekkurler gözyası kardesım ve tabı sızede leyya kardesım :)

RENKLER
Renklerin Dünyası

Renkler merkezî sinir sistemine pozitif enerji yayarlar. Böylece sinir sistemimizin bu pozitif enerji ile beslenip vücuttaki enerji merkezlerimizi açarak enerjinin vücudumuzda dolaşması sağlanmaktadır. Bu da bize psikolojik olarak mutluluk vermekte, böylelikle de hayatımızı düzene sokmuş olmaktayız.

Renklerin Dünyası
Yaratıcı, kainatı, semaları ve arzı binbir çeşit farklı renkle boyamıştır. Bütün ilahi kitaplarda hüküm Onun boyasıyla boyanınız derken insanlığa verilen mesaj ne olabilir. Araştırmak isteyen olabilir diye kapıyı aralıyoruz... ışte kozmik bilnçle bakıldığında görülebilenler. Gelin kainat kitabına bir de kozmik gözle bakalım. Düşüncenin gücünü keşfedelim...
"Güneş" hayatın menbaı, onun yaydığı ışınlar-dalgalar-renkler ise insan hayatının ayrılmaz unsurlarıdır.
[ Renkler hayatımızı ve duygularımızı önemli derecede etkiler. Hayatımızda, yerinde kullandığımız taktirde renklerin hastalıkları tedavi edici etkisinin olduğu ta eski çağlardan beri bilinmektedir.
[ Renkler merkezî sinir sistemine pozitif enerji yayarak sinir sistemimizin bu pozitif enerji ile beslenip vücuttaki enerji merkezlerimizi açarak enerjinin vücudumuzda dolaşmasını sağlamaktadır. Bu da bize psikolojik olarak mutluluk vermekte, böylelikle de hayatımızı düzene sokmuş olmaktayız.
[ Renklerin insan hayatındaki bu olumlu ya da olumsuz etkilerini birçok bilim adamı da araştırmıştır. Araştırmalar sonucunda renklerin kişilik üzerinde etkisi bilimsel olarak da tespit edilmiştir.
[ Renklerin bugünkü açıklamasında; insan gözü sıfırla sonsuz arasındaki renk skalasından ancak kırmızı ve mor arasındaki renkleri görür.
[ Kozmik bilim kırmızı ve mor ötesi renkleri de algılamamıza yardımcı olmaktadır.

Renklerın Dili
Renklerin tedavi edici olması, vücuttaki enerji merkezlerinin renginin renk çarkında olmasına bağlıdır. Çünkü yaratılan ve görülebilen bütün renkler pozitiftir ve kişiyi rahatlatır, kişiye mutluluk verir
Siyah rengi sık sık ve ısrarla kullananlar için araştırılması gereken hallerin var olduğu düşünülür.
Renklerle kişinin iç dünyasını okur ve insanların hayatını daha düzenli hale getirmiş oluruz.
Renk terapisinde kullanılan renkler; kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, turkuaz, lacivert ve mordur. ışte bu renkler renk çarkını oluştururlar.

Renk Terapisi
Kişiye bu renkler sunulur, sonra ona bu renklerden hoşuna gidenleri sıraya koyması söylenir. ışte buradaki renk seçimine göre onun kişilik yapısı hakkında tahminler yapılır.
Bu renk terapisi sonucunda kişinin duygusal ve fiziksel istifadelerini, eksikliklerini ortaya çıkarırız. Ayrıca onda gizli kalmış yetenekleri de açığa vurmasını sağlarız.
Ayrıca psikolojik problemlerin çözümlenmesinde, vücutta fizyolojik dengesizlikleri çözümleyecek hastalıkları önlemede de renk terapisinden istifade edilir.
Her enerji merkezinin kendine özgü rengi vardır. Enerji merkezi bahsinde geçen yedi renkten her biri, yani bağlantılı bulundukları enerji merkezi bölgesindeki organların hastalıklarının tedavisinde yıllardır şamanizmden başlayarak Hint, Çin, Mısır, Yunan ve ıslam medeniyetlerince de kullanılmıştır.

Uygulama olarak hastalar renkli odalara renkli taşlardan da istifade edilerek yerleştirilir, ilgili uzman tarafından renklerin bedene etkisi çeşitli metotlarla sağlanırdı.
Osmanlı döneminde de bu amaçlarla Edirne'de Selimiye şifahanesi'nde hastaların renkli odalarda müzik ve su ile birlikte tedavi edildiği bilinmektedir.
Bugün insanoğlunun renkler konusunda az-çok bilgisi vardır.
Canlıların etrafını saran enerji ışınları alanı yani enerji alanı, sağlıklı bir canlıda baştan ayağa kadar bedenden 30 cm. ileri uzanır. Bedende yaralı bir yer varsa orada enerji alanı çok ince olur.
Bu görüntüler Kirlian fotoğrafçılığı ile bilimsel olarak ispatlanmıştır.
Fiziksel beden gibi insanın belli yerlerinde de enerji merkezleri vardır, bu merkezlere enerji merkezleri denildiği enerji merkezleri konusunda belirtilmişti.
ınsan bedeninde 7 enerji merkezi vardır. Çünkü güneşin, yani Yaratıcı'nın doğal olarak bize yansıttığı ve gözümüzle görebildiğimiz ilahi renkler 7dir. Güneşi yaratan, insanı da yaratmıştır.
ınsan bedenindeki 7 enerji merkezi gökkuşağının 7 doğal rengini almıştır.

Renkleri kullanma yeteneği çok eski zamanlarda şamanizm'de ve Kızılderililerde kullanılmıştır.
Sağlıklı bir insan elektromanyetik bir enerji içindedir. Gökkuşağındaki bu renklerin enerjisi de her enerji merkezinde görülebilir. Ama sağlıksız bir vücutta bu renkler lekeli veya bulanık görülür. ışte bu renklerin bozulması vücutta ileride ortaya çıkacak hastalıkların işaretidir. Enerji güçlü, açık, dengeli olduğu zaman enerji merkezlerinin içinden rahatlıkla geçer.
ınsan vücudunda bazen yeterli, bazen de açık enerji birikimi olur. Eğer bir enerji merkezinde yetersiz enerji mevcutsa o zaman enerji merkezi kendi rengiyle tedavi edilir.

BEYİN GÜCÜ
Beyin Gücünün Kontrolü

Binlerce kilometre uzaklıktaki insanlara pozitif veya negatif enerji gönderebiliriz. Nasıl mı?
Mesela bir büyücüye inanmazsınız ama gittiniz; büyülenirsiniz, yani onun negatif enerjisini yüklenirsiniz. Onun için her zaman bedenimizin sesini dinlememiz, bu vesile ile de vücudumuzun enerjisini her zaman dengede tutmamız gerekir. Burada yoğunlaşma, trans haline geçme ve beyne istediğimiz emri verme, beyin gücünün kontrolü için yeterli olabilir.

Binlerce kilometre uzaklıktaki insanlara pozitif veya negatif enerji gönderebiliriz. Nasıl mı?
Mesela bir büyücüye inanmazsınız ama gittiniz; büyülenirsiniz, yani onun negatif enerjisini yüklenirsiniz. Onun için her zaman bedenimizin sesini dinlememiz, bu vesile ile de vücudumuzun enerjisini her zaman dengede tutmamız gerekir. Burada yoğunlaşma, trans haline geçme ve beyne istediğimiz emri verme, beyin gücünün kontrolü için yeterli olabilir. sizin enerjinizin yüksek ve müspet olmasına da bağlıdır.
Negatif enerjili insanlardan kurtulmak için çeşitli yöntemler vardır. ışaret parmağı ile orta parmağı üst üste getirir kilitlersiniz, böylece negatif enerjinin bedeninize girmesine izin vermezsiniz.
Mesela, bir tükürük ile pozitif enerji verirseniz, o, ilaç yerine geçebilir. Bir yerimiz acıyıp yaralandığında yaptığımız gibi Bir yerimizi çarptığımızda veya böcek ısırdığında orayı kaşıdığımız, uyandığımız gibi...
Yaratıcının gücünü bedenlerde kullanırsanız, beyin süper gücü istediğiniz gibi yönlendirebilir ve siz de insanları etkileyebilirsiniz
Nazarla yani bakışla 3. gözünüzle insanların mezara, hayvanların kazana konulduğunu ispat edebilir veya onlara özgür ve mutlu bir hayat yolunu göstererek yaşam enerjinizi artırabilirsiniz.

TIBBİ NEBEVİ
Tıbbi Nebevi

"Kozmik bilinci" çok daha ileri anlamda ve seviyede anlayan o kadim -eskimeyen- âlimleri ve ilimleri burada anmak ve hayırla yad ederek onlardan öğreneceğimiz çok şeyin olduğunu belirtmek, onların bize bıraktığı büyük mirasa karşı yeterli olamaz sanırım.
Tıbb-ı Nebevi bir derya olup biz size bu deryadan bir damla sunmakla sizleri ayrı dünyalara götürerek günümüzün bunalmışlığında "yeni düşünce" ve "yeni ufuklar"ın kaynağına az da olsa işaret ederek dikkat çekmek istedik�
Bu konu ile ilgili kitap ve merkez kurma çalışmamız devam etmektedir.

KADİM UYGULAMALAR

Tıp ilmi bedenle ilgili bir ilimdir.


Bu çalışmamıza sebep Tıbb-ı Nebevî’deki beyanların teyit ettiği Hadis-i Kudsilerle doğrulanan ve en önemlisi de 1979 yılından beri görev yaptığım birimde iki yılımı verdiğim, geçmişte dünyanın en büyük ilim medeniyetinin ve üniversitelerinin bulunduğu merkezde Siirt Tillo'da yaptığım çalışmalar, bulduğum ve okuduğum eserlerdir. Özellikle oranın manevi sahibi Hazret-i Fakirullah'ın talebesi Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin, bugün tamamı yayınlanamayan Marifetname ve Kıyafetname adlı eserinin orjinali, tarafımdan özel olarak incelenmiş ve üzerinde çalışılmıştır.

Uzun yıllar süren çalışmalar, 1993 yılında Kafkaslardaki kozmik merkezlerde değerlendirmeye tâbi tutulmuş, ses getiren, hakikatinde tereddüt duymadığımız fikir ve görüşler kitabımıza alınmıştır.

Kozmik bilinç açısından yazılanların hemen hemen hepsi ölçülerek değerlendirmeye tâbi tutulmuş, kitaba ondan sonra alınmıştır.

Tıbb-ı Nebevi'de, İbn-i Sina'nın Lokman hekimin eserlerinde, İbrahim Hakkı'nın Marifetnamesi’nde bu ilmi, bu konularda eser vermiş alimler nazarî ve amelî ilimler diye iki alanda incelemişlerdir.

Bu bölümde bizler de sizlere bu kaynaklardan da istifade ederek; konu edilen bilgileri ve modern tıbba gelinceye kadar insanlığa hizmet etmiş metotları, kozmik bilimle birleştirip, bağdaştırıp izah etmeye ve hizmetinize sunmaya çalışacağız.

Burada anlatılanlar bugün de hiçbir yan etkisi olmadan dünyada ve Anadolumuzda kullanılan metotlardır. Bu konunun uzmanı olarak tarafımızca yapılan araştırmaların sonucunda gördüklerimizden yola çıkarak bunların uygulanmasını tavsiye etmekteyiz.



Biz bu bölümde hekimlerin alanına giren tedavi etme konusu üzerinde durmayacağız. Zaten bu alanın uzmanları bu konularla yeterince ilgilenmekte, alınan sonuçları de insanlık ibretle takip etmektedir…

Bizim konumuz; insan için büyük bir nimet olan bedenin sıhhatini koruma saadetini elde etmenin metotlarını göstermek, yani sıhhati korumaya çalışmaktır; hastalandırmamaktır.

İnsan kainatın bir numunesidir.

Akıllı insanlar hastalığı beklemeyip, tedbir ve ilaca ihtiyaç kalmadan ondan korunma yollarını araştıran insanlardır.

İnsanın bu doğal ihtiyaçları numunesi olduğu kainatta zaten mevcuttur. Kainat ve içindekiler insana hizmet için yaratılmıştır. ”Aklını kullanabilen insana tabii ki...”

“İnsan kainatın bir numunesidir.", “İnsan âlemlere rahmet olarak inmiştir.” hükümlerini ele alıp, insanın bedenî âlemlerle yani “kozmoz”la bağlantısını keşfetmemiz gerekmektedir

ILAHI HUKUMLER VE KOZMIK
İLAHİ HÜKÜMLERİN KOZMİK BOYUTLARI





Kur’an'in Mucizesi

Bu bölüm, diğerlerinden farklı ve özel olarak, baskısında Müslüman Türk dilini anlayanlar için hazırlanmıştır. Dinî terminler bu bölümde İslam inancına göre değerlendirilmiş ve yapılan ilmî çalışmalar ışığında ibadetlere yeni bir "kozmik gözle" izahlar ve yorumlar getirilmiştir.

Bu bölümde sizlere 1993 yılından beri araştırmalarda bulunduğumuz stratejik araştırma merkezlerinin değişik bölümlerinde Yaratıcı tarafından gönderilen ilahi kitapların üzerinde yapılan araştırmalardan sonuçlar sunacağız. Özellikle "Kur’ân ve O'nun Resul'ünün" insanlığa bildirdiği ve araştırmasını yapabildiğimiz. Pek çok hükümle ilgili test ve kozmik bilimce yapılan ölçümlerin sonuçlarından günümüz için tartışmalı ve ilginç olanlarından bazılarının Yaratıcı'nın gücüne ve O'nun büyüklüğüne delil olsun diye örnek olarak vermek istiyoruz.

Yapılan bütün araştırmalar ve teknik ölçümler sonucu varılan sonuçta ilahi kitaplardan Kur’ân'ın her harfi, her kelimesi, her ayeti yani cümlesi, her suresi, her cüzü yani Kur’ân'ın tümü mucizelerle doludur diyebiliriz.

Mesela, Kur’ân'ın her harfinde 6 enerji boyutu -hüddam- yani görevli bir enerji boyutu görüntülenmiş; ayrıca her kelimenin hem harfleri hem de kelime olarak ses dalgalarının uyumuyla ayrı enerji özellikleri tespit edilmiş, ayet ve sure olarak ele aldığımızda da birbiriyle kıyaslanmayacak ölçü ve boyutlarda yine çok daha başka enerji boyutları ortaya çıkmıştır. Bütün bu boyutların alan ve canlılarda olağanüstü etkileri ve boyutları da yine ayrı ayrıdır.

Kur’ân'da açıklamasının yapılması halinde dünya insanlığının bir anda iman etmesine sebep olacak çarpıcı ayetlerin ses uyumu, etkileri ve canlılara olağanüstü tesirleri ve boyutları vardır.

"İman ayetleri" diğer ayetlerden ayrı ele alınıp incelendiğinde çok değişik etki alanları bulunduğu; ayetin yaydığı enerjiler ölçülerek tespit edilmiştir. Burada bir örnek vermekle yetinelim. Mesela, "Çekirgeler gibi kabirlerden çıkacaksınız" hükmünü incelediğimizde aslında bu ayette insan enerjisi ile boyutlarının uyumluluğunu görürüz. Yani bize bir benzetme yapılmıştır. Çekirgeler, yumurtaları tabut şeklinde olup yerin altında gömülü haldedirler. Doğumları yumurtlama günlerinin ayrı olmasına bakmayarak yumurtadan çıkışları yani dirilişleri aynı gündedir - mahşerdeki diriliş- ve yumurtadan çıkan çekirgenin içinden de aynı özellikli yeni bir çekirge çıkarak -yeniden diriliş- olgunlaşır ve yeni hayata başlar. İlâahir…

Bu ayetin beynin düşüncesiyle anlaşılmaya çalışıp "tefekkürü" size, yani bedeninize "kozmik boyut" kazandırır ve enerji kalkanınızı sağlamlaştırır.

Harflerin ve kelimelerin ayrı bir ilmi ve anlamı vardır. 3, 7, 19 gibi rakamlar önemlidir. Bazı ipuçları verir. Bu konular anlatılırken belli bir fikri ve ideolojiyi ortaya koymadan ve abartmadan sadece ilmî olanları dikkate verilmelidir.

Allah'ın bilinen "1001" bilinmeyen pek çok ismi var. Bu isimleri tekrar ederek farklı boyutlar yakalayıp, enerji kalkanınızı güçlendirebilirseniz. Bilim adamları "1001" ismin ayrı ayrı frekanslarını ölçmüşler ve hepsini kodlamışlar. İşte bu kodlarla o isimlerin anlamları noktasında uygulama yapmanın mümkünlüğünü de ortaya koymuş olmaktadırlar.

Araştırma merkezlerinde çalışmaları yapılmış müspet dinamik elde edilen bazı kelimelerin bedendeki hangi organların hücrelerine tesir edip değişiklik yaptığına birkaç örnek vererek bu âlemde de yeni bir boyut açalım. Kabul edip etmemek size ait, ancak yan etkisi olmadan uygulanabilecek bir metot…

Bu çalışmalar; bedenimizdeki hücrelerin rezonans etki ile uyarılıp kinetik enerjilerinin değiştiğinin ve dünyada tesadüflere yer olmadığının bir delilidir. "O; ol derse olur" hükmünü bize hatırlatır ve bize O en büyüktür, her şeyin sahibi O'dur dedirttirir.



Bu tespitlerin etki alanlarının boyutlarının ilmî olarak izah edilebilmesi için araştırmalarımız devam etmektedir. Bu araştırmalar sonuçlandığında metafizikte yeni bir devir açılacaktır. Batılı bilim adamları bu konuda çok ciddi merhaleler kat etmiş ve neticeye yaklaşmışlardır. Konunun mütehassısı Türk bilim adamlarına ithaf olunur.

İnsanlar; gözümüzle görüp, kulaklarımızla dinlediğimiz bilgiler doğrultusunda diyebiliriz ki dünyanın güçlü devletleri güçlerinin kaynağını bu noktadan almakta ve bu alanda araştırmalarını devam ettirerek dünya hakimiyetlerini sürdürmektedirler. "Müslüman ülkelere ithaf olunur…"

İşte size özel, anlaşılır, her kapıyı açabilecek denenmiş özel bir kodlama; Kur’an’daki bazı surelerin başındaki kaf, ha, ya, ayn, sad, veya ha, mim, ayn, sin, kaf; ha, mim; yasin, kaf, nun, sad, elif, lam, ra gibi harfleri X defa tekrarlayarak onların yaydığı dalga boyları ile nelerin olabileceğini ve tesir sahalarını görünüz. Sonuçta ne mi olacak? Kodlayın, tekrarlayın, görün… Her tekrarınız sizi yeni ve farklı boyutlara taşıyacaktır. Karşılaştığınız boyutlardan razı iseniz yılmadan usanmadan devam edin denilmektedir.

Deneyip görmek lazım... Bunun gibi ses getirecek yüzlerce örnek vermek ve bu örneklerle çok ciddi sonuçlar almak mümkündür. Ama bu konu, ayrı bir ilim ve ihtisas sahibi olmayı gerektirmektedir. Bu konuyu uzmanlarına havale ediyoruz.

Dua

Duayı Resul, "mü’minin silahı, kul olmanın esası" diye insanlığa duyururken; Yaratıcı da "Ben sizleri kulluk etsin diye yarattım" derken kulluğun esası "duadır" demek mi istiyor acaba?..

Çünkü bizim programımızı en iyi bilen O, bize "Dua edin, kabul edeyim" derken insandaki güce dikkati çekerek diğer yaratıklardan farklı olarak insanın beyin-düşünce sahibi olduğuna vurgu yapıyor.

O diyor: "Ey insan, beyin gücünle kainatı emrine al ve istediğin gibi yönlendir."

Bugün beynin bu yönlendirmeleriyle dünyamızın geldiği nokta ortada...

Beyin gücümüzü "hayırlı" noktada kullanırsak neler yapabileceğimizi de düşünün…

Kozmik bilinçle dünyaya bakarsak "insan beyninin" dalgaları, dünyayı idare eden en üstün bilgisayar donanımından daha da üstündür. Çünkü onu icat eden, insan beynidir.

Yaratıcı, dua ile beyin gücünün nasıl kullanılabileceği hakkında bize kapı açmaktadır.

Ey dünya insanlığı, bu kapıyı aç, gir ve neler yapabileceğini gör!.. Yaratıcının mesajını iyi anla...

Tokalaşma

Kozmik bilime göre parmakların ellerin kadın veya erkek olduğu şekliyle enerjisinin N veya S olduğu ölçülebiliyor. Farklı enerjili insanlar, tokalaştıkları zaman birbirlerini çektiği için iki arada bir enerji dönüşümü oluşuyor. Veya tam tersi itici oluyor. Yayılan enerjiler farklılaşıyor.

11 sayfalık bir rapora göre, beyinden geçen düşüncelere, el birleşmesi, göz birleşmesi ve daha sonraki birleşmelere göre de enerji değişimleri, ilahi emirlerin doğruluğunu tasdik edercesine olmaktadır.

Kadın kadına veya erkek erkeğe tokalaşıp öpüşmek itici etki yaparken muhataplar farklılaştığında çekici etki yaptığı ilmen tespit edilmiştir. N, N’yi iter. N, S’yi çeker.

Gereklilik halinde konuşulursa, tokalaşılırsa, hürmetle -müspet yaklaşılırsa beyin dalgalarında menfi bir sonuç oluşmuyor. Bunun dışında beyinde menfi fikirler oluşursa, enerji değişmesi oluşuyor.

Menfi bakılırsa, menfi enerji boşaltımı olur. Menfi enerji gönderilmesi, müspeti alma olayı oluyor. Menfilerle ve düşüncesini bilmediklerimizle tokalaşmamak gerekli…

Günümüzde mikrobik aktarımlar, ve daha neler neler tokalaşma yoluyla olabilmektedir.

Yardim Etmek

Kozmik bilime göre bir insan, beyniyle, kendi iradesiyle ilahi emirler ve yasaklar doğrultusunda ve güzel düşünceyle "Sadaka veriyorum, yardım yapıyorum" dediği ve verdiği zaman, yapılan enerji ölçümlerinde, bütün organlarında yüzde oranı yüksek olmak kaydıyla bir anda hücrelerinde faaliyet ve müspet düzelme gözleniyor. “Yaşam enerji”lerini arttığı tespit edilebildiği gibi insan kendisi de bu durumu farkedebiliyor. Mutluluğu yüzünden bile okunabiliyor.

Damarların çalışması, şeker ve tansiyon rahatsızlıkları, prostat ve bedenin genel durumunda, kısacası hücre düzeyinde müspet değişiklikler olabilmektedir. Bu farklılıklar ancak müspet enerjili ve yaratıcıyla bağlantısı iyi olanlarda gözlenebilmektedir. Yaratıcının emrine uymayıp “paylaşmayanlar” vermeyenler, atan ve itenlerin kötü düşüncelilerin durumuda “tersi” olsa gerek... Verenlerden almak dileğiyle... Sağlıklı yaşamak için neyiniz varsa verenlerden olun. İlim, mal, kuvvet vs....

İbadet

İlahi gücün yüzden çok tekrarla emrettiği "namaz" Yaratıcı'ya lazım olmayıp yaratılana lazım olduğunu yine kozmik bilim de ölçerek, bu emrin ilahiliğini teyit etmiştir. Namaza durulduğunda anten hükmünde alıcı vazifesi gören bedenimizle çevremizdeki "müspet enerjiler" çekilir, toplanır ve beden ısınır. Bedendeki menfileri atmak için de rüku ve secde denilen hareketler yapılarak enerji yönlendirilir; alın, burun, el, diz, ayakların sivri uçlarından defalarca yere temas edilen secde haliyle bedendeki "menfi enerjiler" topraklanarak atılabilir.

Yapılan ölçümlerde namazlı ve namazsız görüntüler çok büyük farklar ortaya koymaktadır. Namaz sonunda selam verildiğinde yani devre kapandığında insan enerji alanının parladığı, hem ölçülerek hem de ekstrasenslerce görülerek doğrulanmıştır. “Sizin yaratıcıya en yakın ânınız secde anıdır” derken acaba enerjinin menbaından dolayı mı bunu diyor? Bundan da, secde halinde alın ve ayaklar toprakla devreyi tamamlarlar. İnsan yaratıldığı toprakla böylelikle uyum sağlar. Ancak secde anında başa lazım olan temiz kan gönderilir ve beynin beslenmesi sağlanır. Yani beden, gerekli olan alışverişini yapar. (Resim 45, bkz. sf. 343)

Tabi "Kitabi Müslüman" olarak aşağıdaki kuralı rehber edinmemiz gerekir. Namaz emredildiği için kılınır. Esas olan "Yaratıcı"yı tanımaktır. O'na kul olmaktır. Kozmik bilimin, ilim fen noktasındaki bu açıklaması ise akılları gözlerine veya midelerine inenler içindir.

Namazın bütün bu boyutları “avam” için olup, bir de namazın miracî mertebeleri vardır. Melekut alemindeki O’na kılınan namazlar gibi...

Oruç

Orucun ağız, burun, göz, kulak ve cinsel organlarla tutulmasının sebebi; kozmik bilime göre, ancak buralardan enerji alanının açılış ve bedene giriş çıkış yapıldığı ağız ve cinsel uzuvlara dikkat edilmesinin de mutlaka farz olduğu ve diğerlerine de zarar verebileceği yerler olduğu içindir.

Avamın bu orucu yanında bir de “yüksek enerji” veren kalp ve ruh bütünlüğü ile tutulan 5 duyudan azad oruçtur.

Oruç; kozmik boyutta incelendiğinde mide, bağırsak liflerinin hücrelerinde kendini temizleyen bir sistemi devreye soktuğu “temel kamera” ile görüntülenmiştir.

Gusül, Abdest

Kozmik bilime göre cinsî münasebetin deşarj ânında enerji boyutumuz 36 Hz-sc’a çıkar. Bu, insan enerji bedeninin son sınırıdır. Fizik ve atom profesörü âlimlerin Müslüman olmasına sebep olan şey de, gusulün bedendeki bu enerjiyi suyla temizlemesiyle sıfırlanmasıdır.

Gusüllü ve gusülsüz insanın enerji boyutları artıyla eksi gibidir. Diğer inançlarda gusül olmadığından insanlık sıkıntı ve stres içinde; Müslümanların ve suyla temizlenenlerin ise enerji dengeleri terazide, ona göre de rahatsızlıkları azdır...

Gusülsüz ve abdestsiz basılan toprak, kesilen sebze ve hayvansal gıdalardaki enerji boyutları ile gusül ve abdestli kesilenler arasında da “büyük enerji farklılıkları” gözlenmiştir. Son yapılan kirlian ve termal kamera görüntülemesinde gusülsüz bedenin enerji boyutları görüntü vermeyecek kadar zayıf olduğu enerji alanlarının azlığı gözlenmiştir.

Örtme - Bağlama

"Modern bilim" ve "kozmik bilime" göre örtünme, insanı dış menfi etkilerden korur.

Bu konu hassas olduğundan kısa bir açıklama yapalım; kozmik bilimce yapılan araştırmalar sonucunda da, "başın ve bedenin örtü ile kapatılması" bedendeki müspet enerjilerin dışarı çıkışını engellediği gibi dışarıdan planlı ve menfi bakışlarla gelen enerjilerin bedene girmesine de izin vermediği, ölçülerek enerji boyutları tespit edilmiştir.

Enerji sivri uçlardan girer, çıkar. Bu kural gereği en yoğun ve sivri uçları örtülüyor. Yoksa enerji dengesi için mi?.. Ayrıca başı kapatmak bugün dayattırıldığı gibi sadece saçı örtmek midir? Mahremiyet cihetiyle yüz, dudak, göz daha mahremdir ve çekicidir niçin örtülmez, düşünün...

Dünyada değişik alanlarda araştırma, ameliyat gibi "operasyon yapan şahıslar" ağızlarını, başlarını, yüzlerini ve bedenlerini özel steril örtülerle örterler. Acaba bu korunma, karşı taraf yani hasta için mi, yoksa kendileri için midir? İşte size örtünmeyle ilgili yeni bir boyut daha…

Dolayısıyla insanın yaratılış anatomisi gereği baştan gelen müspet enerjinin bedende muhafaza edilmesi, menfilerin alınmaması sadece kadınlara özgü bir konu değildir.

"Kozmik bilim" yönü ile kadınların enerjileri ing-in yani zayıf enerji olduğundan onların korunmaları çok daha lüzumludur. Örtünün rengi önemli olup siyah dışındaki renklerin, bilhassa beyazın müspet enerjiyi kabul edici ve kullanım yerine göre menfileri itici özelliği olduğundan teknolojide vazgeçilmez bir işyeri kuralıdır. Bu kurallara uyan insanların enerji alanlarının çok daha parlak olduğu gözlenmiştir.

Selam

Kozmik bilime göre Yaratıcı'nın adıyla ilahi selam verilince çıkan dalga boyunun gücü ile menfi bloğu kırılır, karşılıklı müspet enerji oluşur. Araya menfi enerjiler giremez. "Selamı yayınız" hükmü kozmik bilime göre ölçülmüş ve teyit edilmiştir.

Ezan

Kozmik bilime göre ezanda muazzam sırlar tespit edilmiştir. Mesela, sadece "Hayyalel salah" lafzında çok büyük enerji boyutu “Hayyalel felah”ta ise insanlığa yollanan yoğun bir enerji tespit edilmiştir. Ezanı tekrar etmenin bedendeki enerji boyutu çok büyük olmaktadır. Yeni doğan çocuklara kulağına -kulak ana rahmindeki çocuk şeklidir- ezan okumanın faziletini buradan idrak edebiliriz…

Besmele

Kozmik bilime göre her şeyin başı besmeledir. O’nun adıyla veya O’nsuz yapılan her işte menfi güçler, enerjiler de bulunmakta; o kelime anıldığında anahtar açılarak her şey aydınlanmakta; enerjinin ışığıyla yollar emniyetli yani menfi boyutlardan ancak ve ancak bu “ritm”le dalga boyuyla destur alınarak arındırılmakta ve yol gösterilmekte; kapılar ardına kadar açılabilmektedir. “O”nun adı anılmadan kesilen bitki ve hayvanî gıdalar çok çabuk virüs ve bakteri üretmekte çabuk bozulmakta, bitkiler çürüyüp etler kararmaktadır. Kainatta her yaratılanın O'nu besmele ile tanıdığı da kozmik bilimce yapılan materyal ölçümleriyle teyit edilmiştir.

İsımler

Kozmik bilime göre her adın, kelimenin, harfin bir değeri, bir enerji boyutu, kodu, frekansı ve gücü vardır.

Hiçbir isim tesadüfen verilmemelidir, verilemez de, çünkü tesadüf yoktur. Her ismin ebced, cifir -harf- hesabına göre değeri vardır.

Doğan insanların anne ve kendi adları bilinmesiyle yapılamayacak hiçbir şey yoktur. Kuralları ve ilmini bilen için tabii.

İsim vermenin kaide ve kuralları vardır. Çünkü ilahi boyutta isimler Ahiret günü müspet enerji boyutlu ise şefaate sebep olabilecek. Çünkü her ismin lafzını size bize taşıyan farklı boyutlu enerjileri ve hizmetçileri vardır. Bilen için tabii... İbadet göstergeleri gibi…

Eller

Kozmik bilime göre "Sağ elle yiyiniz, şeytan solla yer ve içer." ilahi hükmü incelendiğinde sağ elin müspet enerji verdiği, yani ele alınan maddeleri olumsuzluklardan arındırdığı; sol elin ise menfi boyutunun yüksek ancak bu boyutun olumsuzlukları yok ettiği olumlu elma, armut gibi gıdalardaki müspet enerjiyi bloke ettiği tespit edilmiştir… Bir şey yerken veya içerken posa yemek istemeyenlere ve ilim adamlarının araştırmasına ithaf olunur…

Öfke - Şeytan

"Öfke şeytandandır" hükmünün boyutu kozmik bilime göre öfkenin "menfi enerji" boyutu olmasındandır. Bir örnekle açıklayalım: Kozmik bilimde normal insan enerjisi 6(Hz) ise, öfkelendiğinde 15(Hz), öfke şiddetlendiğinde 20(Hz), vuruş seviyesinde 30(Hz)'lara kadar çıkabiliyor. Kızgınlık derecesine göre menfi enerji seviyesi de yükseliyor. Hüküm "Kızgınken abdest alınız", yani kendini suyla nötürletiniz, tesirattan kurtulunuz; ya da "Yatın" yani uzanıp bedeninizi toprakla birleştirin, nötürleyin, enerji 18(Hz), "Mümkünse uyuyun" yani enerjinizi alfa seviyesine, minimuma 6(Hz)'ya düşürün, ibadet gibi diyelim... O öfke sizi enfarktüs veya beyin kanaması denen hastalıklara hatta ölüme yol açabilir. Buna şeytanın gücü mü diyelim yoksa bir tabir diyerek ilmî zaviyeden bir bakalım mı ne diye...

Güneş ve Ay

Kozmik bilime göre güneş enerji ve hayatın kaynağıdır. Ay da onun gibi… Bunların olmaması hayatın nâkıslığıdır. Bunların doğması, batması ve tutulmasında kozmosta -arzda, arşta- olağanüstü enerji değişiklikleri gözlenmekte, ilahi kitaplar da bunu teyit etmektedir… (Resim-46, bkz. sf. 343)

Güneş geçmişte enerjisini, bitki, hayvan ve taş gibi maddelere vermiş, bugün hem kendinden hem de bize bıraktığı enerji kaynağı petrol, kömür, gaz ve madenlerden gelecekte de bu enerji biriktirilerek kollektör ve panellerle enerjiye dönüşebilir. İşte güneş, işte enerji boyutu.

Tavsiye edilmeyen hükme göre; güneş doğarken ve batarken 45-50 dakika uyumak bedende olumsuz etki yapar. Tavsiye edilen ise; öğlen uyumaktır. Bu uykunun bedende müspet enerji yüklemesi yaptığı yine ölçümlerle kanıtlanmıştır.

Güneş ve ay gökyüzünde iki “eş”dir, “Ritm”dir. ”Enerji” kaynağıdır. Isı ve ışık hüzmeleri ile mevsimleri oluşturan “güneş”, suları alçaltıp (med-cezir) ve hayatın beslendiği ”ay”dır.

Ayın dönüş korelasyonları “insanın” doğumuna tam etki yapmaktadır. İnsanın doğumunda “ay”ın ve güneşin etkileri yani “astroloji”leri çok önemli olduğu ilahi kitaplarda “ay” ve “güneş” beraber ve çokca ‘zikri’ ile işaret edilmiştir.

Bakiş

Kozmik bilime göre nazar yani menfi bakıştan korunmamız lazım. Bakış bir enerji olup müspet olursa müspet, menfi bakılırsa ineğin ölmesi, baktığımız insanların kayıp düşebilmesi, kırılmalar gibi hadiseler her an bizi mağdur edebilir.

Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır, mutlu olur. Mutlu olmak ve mutsuz etmemek için güzel bakmayı şiar edinmeliyiz.

Kötü düşünmekte ve bakmakta ısrar edenlere sözümüz; şayet karşı taraf o sözü bakışı haketmedi ise o söz bir enerji yani keskin bir kılıç olur, döner sizi veya bir yakınınızı biçer, ilahi hükümde öyle demiyor mu?..

Sevgı Hayattir

İlahi hükümler ve bütün kudsi kitaplar insanlara "sevmeyi" emretmektedir.

Kozmik bilime göre enerji mutlaka "terazilenmeli" yani dengeli olmalıdır. Hükümdeki "ne az ne çok, ne sıcak ne soğuk; itidalli olunuz, orta yoldan gidiniz", işte sevgi de herkese karşı itidalli olmalıdır.

Sevgi yüksek titreşimli enerjidir. Sevgiyle bakan insanın gözleri ışık saçar. İşte bu yüksek titreşimli enerjiler, enerji kalkanımızı güçlendirir, yani pozitifleştirir. Bu pozitiflik insan hücrelerinin enerjilerini arttırarak huzurlu bir hayata sevk eder. (Resim 22-A, bkz. sf. 329)

Negatiflikte ise sevgisizliğe yönlendirilen insanların bedenleri toksin salgılar. Bu da hücrelerin kendilerini yenilemesini önleyerek hücre yaşlanmalarına, hatta ölümlerine kadar vararak "erken yaşlanma" hastalığına sebep olurlar.

İlaç ve kozmetiklerle ışıklanmak -iyileşmek- yerine, hayatı ve yaşamı "kozmik bilinçle" kucaklamak daha az masraflı, risksiz ve başarı oranı yüksek değil mi?..

Çocuğunuzu "yavrum" diye severseniz, onun enerjisini absorplarsınız. Çocuk hastalanır. Ancak araya izinle "Maşallah, Barekallah, vesaire" diyerek koruyucu kelimeler, yani şifreler koyarak sevilebilir.

Baba da, anne de, sevgili de aynıdır. Şayet siz korunmaz ilahi boyutlardan uzaklaşırsanız sizle başka boyutlular alakalanabilir. Bugün pek çok örneğini yaşayanlar gibi...

Ferhat ile Şirin'in birbirini uzaktan sevmeleri, çok istemeleri, yani birbirinin enerjilerini absorplayarak bitirmeleri ölüm getirmiştir.

Beynımız

"Düşünen insanlar için ibret vardır." hükmü kozmik bilime göre araştırıldığında beynin olağanüstü fonksiyonları ortaya çıkmaktadır.

Kozmik bilimde bozulma ve hastalık; vücuttaki menfi enerji artınca başlar. Dolayısıyla, hasta insan, menfisi yüksek insandır. Nesilden, dedelerden, ninelerden gelen bazı olumlu veya olumsuz enerjiler de torunlara sirayet edebilir. Bunlar da hastalıklara sirayet eder. (Resim-45, bkz. sf. 343)

Burun uzunluğu, kulak yapısı, göğüsteki kıllar, el çizgileri, parmaklar ve ayakların uzunluğu, kısalığı, gözün rengi, bedendeki benler… Hepsinin bir sebebi, bir ilmi, izahı ve yaşantımıza tesiri vardır. Tüm bunlar, Yaratıcı'nın mührüdür.

İnsanın yaradılışında çevresinden aldığı olumlu, olumsuz etkiler vardır. Cinsel ilişki ânında beyindeki düşüncelerin ve hayallerin, çocuğun fizyolojisinde, ruhunda etki yaptığı, ölçülebilen ve bilinen tespitler arasındadır.

Dünyayı koruyan ozon gibi, insanı da koruyan bir tabaka var. Bu tabakaya "Enerji Kalkanı", "Enerji Alanı" denir. Amerika, Çin, Rusya, Japonya, Güney Kore ve Fransa'da inkişaf etmiş olan kozmik bilime göre insanın etrafında MR, ultrason ve termal aletlerle ölçülebilen bir enerji boyutu var. Bugün bu, teknolojik olarak da görüntülenebilmektedir.

Bununla uğraşan uzmanlara "ekstrasens" denir. Dünyada "ekstrasensler ittifakı" olup bu kitabın yazarları da bu ittifakın diplomalı uzuvlarıdırlar. Bu uzmanlar enerji alanını görme yeteneğine ve istidadına sahip olabilirler. İnsan müspet enerjisini ve saflığını arttırabilirse enerji alanını görebilir.

Normal bir beynin çalışmayan 8/9’luk kısmında bu sırlar gizlidir. Üst ile alt beyinden önemli olan, alt beyni çalıştırmaktır. Şu an beynimizi 1/9 oranında çalıştırabiliyoruz. Alt beyne, diskete saklar gibi bilgileri saklamak, kaydetmek gerek. Gerektiği zaman müspetler aracılığı ile oradan bilgiler alınır ve kullanılır.

Binlerce yıl önce bugünkü gerekliliği tartışılan bilgilerle yüklenmeyen insanlar, daha bilgili, sağlıklı yaşamışlar ve teknolojideki üstünlükleriyle İnka, Aztek, Sümer gibi medeniyetleri yaşamışlar. O zaman niye sormuyoruz? Bize öğretilen bu bilgiler yoksa maksatlı mı öğretiliyor?..

Belagat ilmi bununla bağlantılıdır denilebilir.

İnsan Hücresının Özellığı

Kozmik bilime göre her insan, bitki ve hayvan hücresinin yaydığı dalga boyu ve enerji; yaş, ilahi rabıta gibi etkenlere göre değişme gösterir. Tepla Vizir -termoskopi, ısı ölçme aleti- denilen termal aletlerle bunun ölçümü yapılabilir. Hücre içinde de elektron, nötron, proton var. Hücre sıkılıp, kasılıp, gevşemeyle çalışır. Kinetik enerji ortaya çıkar ve iğne ucu kadar yerdeki milyonlarca hücreye rezonans etkisi yaparak onu etkiler ve uyarır. Dolayısıyla bu hareketle hücre, hareketini devam ettirmeye başlar ve böylece görmeye, konuşmaya, ağlamaya, hareket etmeye, gülmeye başlarız.

Eğer kinetik enerjimiz yukarıda uzun uzun anlatılan sebeplerden dolayı azalır, etkilenir, bloke edilir, etki altına alınır veya biterse, hücre çalışamaz, dolayısıyla ceset fiziken ölür. Bunun, sadece bitki, hayvanlar değil, sanayi ciheti de vardır.

Bu dalga boylarına ait frekanslar bir cep telefonuna, bir bilgisayara veya bu fonksiyonları taşıyan herhangi bir elektronik alete yüklenebilmekte ve karşı tarafa gönderilebilerek insanların hücreleri etkilenebilmektedir.



Kozmik araştırmalar merkezinde "know-how" teknolojileri ile üretilmiş bu aletler ve çipler mevcut olup halen işçilerce, bizlerce ve uygun görülen kişilerde "korunmak" amacıyla kullanılmasına müsaade edilmektedir.

Bu teknoloji bugün, Rusya, ve ABD'de ilmî araştırmalarda kullanılmaktadır. Türkiye'de bu hücre hareketlenmelerinin ve fonksiyonlarının bozulmalarını ölçebilecek aletler çeşitli birim ve hastanelerde mevcuttur.

Burada okuyucularımıza şunu da hatırlatmak isteriz: Bıçağın ve her şeyin iki yüzü olduğu gibi bu teknoloji de müspet ellerde müspet sahada kullanılabileceği gibi, tersini de söylemek mümkündür…

Ruh ile beden arasındaki ilişki bir bakıma ses ile mana arasındaki ilişkiye benzer. Ses mananın bedeni olup fanidir; mana sesin ruhudur, bakidir…

Şu an hem insanları, hem hayvanları, hem de bitkileri ve diğer canlı ve cansızları da etkileyebilecek diğer dalga boyları da bu merkezin tıp ve sanayi alanındaki uzmanlarından Elmas Maranki ve Ahmet Maranki’deki aletlerde yüklü olup dünya insanlığının hizmetine sunulmak üzere Türkiye'ye getirilmiş ve Kozmik Araştırma Merkezinin Türkiye şubesinin açma çalışmaları yürütülmektedir.

Kozmık Korunma-terapı

Bu gibi hadiselerde ilahi kitaplarda belirtildiği veçhile diğer yaratılanlarca yapılan nazarlardan yani bakış ve planlı tesirlerden korunmak için elimizle etrafımızı çevirip şekillerle, kelimelerle, manalarla, kokularla, taşlarla, renklerle korunmaya almamızın, resullerin de bir metodu olduğu biliyoruz.

Asrımızın teknolojisinin kirliliği ve karşısındaki korunmayı “beyin gücü”müzle ve “düşünce”lerimizle de başarabiliriz.

Piramit ve kristallerle ve bunların enerji boyutlarını harekete geçirerek de korunabiliriz.

Bedendeki izafi noktalarla hayatımıza yön verebilir, ömrümüze ömür katabiliriz.

Teknik olarak da hazırlanabilen birtakım kozmik bio prepatlarla, ibadetle, zikirle, sporla, yoğunlaşmayla, planlı duruş ve hareketlerle birtakım maddî ve manevî olumsuzluklardan bedenimizi koruyup enerji alanımızı yani enerji kalkanımızı güçlendirebilir, muhafaza altına alabiliriz.

Bitkilerden hazırlanan suları yağları kök, dal, yaprak ve tohumlarından uzmanlarca hazırlanan bitkisel drop ve doğal vitaminlerle de enerji kalkanımızı güçlendirip korunabiliriz.

Kitapta bahsedilen "Elmar" hareketi bedenin gücünün arttırılmasında ve enerji merkezlerinin açılmasında en basit, fakat yapılan ölçümler sonunda kesin çözüm üreten bir yöntemdir.

Bilim adamlarınca reşit olmayan -sabi- çocukların idrarları müspet olup yoğun menfi boyuttaki "çözümsüz hastalıkların" tedavisinde kullanıldığı görülmüştür…

Uzakdoğu’da "sülüklerle" bazı tedavilerin yapıldığı tespit edilmiştir.

Kozmik bilime göre vücuttaki hastalıklar menfi enerjilerin birikmesinden, bedendeki müspet menfi dengesinin bozulmasındandır.

Bacak bacak üstüne atmak, kolları bağlamak, elleri bağlamak enerji kilitlenmesine ve dar dönüşüme sebep olduğundan uzuvlarda rahatsızlık oluşturulabilir. Bunun gibi hareketlerin yer ve zamanına göre çok veya az olarak kullanma oranına göre bedene fayda ve zararları olabilmektedir.

Ayak ve el parmaklarını, kafayı, boyunu, çeneyi kısaca oynak ve eklem yerlerini âni olarak çıtlatmak, halk tabiriyle kütürdetmek menfi enerji birikmesinin tesiri ile olduğundan âni enerji farklılıklarına sebep olarak tehlikeli sonuçlara sebep verebilmektedir. Müdahale edilmemelidir.

Bunların dışında yazarak anlatılması mümkün olmayan pek çok metotlar mevcuttur.

ellerine saglik bizi bu konudada bilgilendirdigin icin kardes

;D

Bunları tek tek okumak istiyorum ama bu saatte pek aklımda kalmaz sanırım :D
Paylaşım için teşekkürler. Bir gün okuyacam inşallah ;D :D

vakit ayırıp baktıgınız ve yorum yaptıgınız için ben tşkkr ederim sizlere syn terzi&kardelen.


Bilim ve Teknoloji

MollaCami.Com