Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Emâli

21.beyt
فَينْسَوْنَ النَعِيمِ اِذَا رَاَوْهُ فَيَا خُسْرَانَ اَهْلِ الْاِعْتِزَالِ
Beytin manası:Cennette müminler, ı gördükleri zaman cennetin nimetlerini unuturlar.
Vah o mu’tizilenin husranına mahrumiyetine,
Ey! ehli sünnet bu meselede husranı mu’tezileden hazer ediniz (sakınınız)
İkinci mısradaki harfi nidanın münadası mahsüf husran kelimesi ile mensubdur.
فَيَا قَوْمُنَا اَحهذ َرُوا خُصْرَان الْمُعتزِلَةِ فيِ تَحْقيقِ رُوحِ هَذِه الْمئالَةِ taktirindedir.yani Ey! ehli sünnet bu meselede husranı mu’tezileden hazer ediniz (sakınınız)
Nazım hazretleri ikinci mısrada mu’tezilenin cennette ru’yetüllah ni’metinden mahrum olacaklarını işaret etmiştir,çünkü onlar rahmeti ilahi ile cennete dahil olsalarda ancak ru’yetullah hususunu inkar ettikleri için ru’yetullah ni’metinden mahrumdurlar. Bu ise büyük husrandır .

22.Beyt
وَماَ اِنْ فِعْلٌ اَصْلَحْ ذُو افْتِرَضِ عَلَي الْهَدِي الْمُقَدَّسِ ذِي التَّعَالِِي
Beytin manası:Kulun menfeatine olan hiçbir fiil,Azemet ve rifat sahibi ,Mukaddes ve hidayet edici olan Cenabı Hak üzerine farz değildir.
İzah:üteala Hazretleri, kul için menfeat olacak (zenginlik ,güzellik , müslüman olması )vb. hiçbir fiili yapması farz değildir. Zira Ayeti Kerimede;
يُضِلُّ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ
Fakat o dilediğini dalâlette bırakır ve dilediğini hidâyete erdirir (S.Nahl, Ayt.93)
وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَجَمَعَهُمْ عَلَى الْهُدَى
dileseydi, elbette onları hidayet üzerinde toplardı.(s.Enam, Ayt.35)
وَلَوْ شِئْنَا لَآتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدَاهَا
Eğer biz dilemiş olsaydık her nefse hidâyetini verirdik.(S.Secde, Ayt.13)

23.Beyt
وَفَرْضٌ لاَزِمٌ تَصْدِيقٌ رُسْلٌ وَاِمْلاَكٍ كِرَامٍ باِالنَّوَالِي

Rasulu Izam Hazeratı ve envai neval “ Ata ve İhsan” ile ikram olunmuş melakeyi kiramı tastik farzı lazımdır.Yani fazı ayındır.
İzah: Nazım Hazretleri beytin başında farzı, lazım ile te’kit etmesi Rasulleri ve Melekleri tastikin farzı ayın olup, farzı kifaye olmadığını işaret içindir. Münkiride ehli imandan değildir.

24.beyt

وَ خَتَمُ الرَّسُلَ باِلصَّدْرِ الْمُعَلَّى * نَبِيّ هَاشِميّ ذِى جَمَالٍ

Rasüllerin sonuncusu Haşimî'dir. Cemil sıfatının sahibi olan Nebi, Sadr-ı Muallâ'dır.

Hz. Muhammed (S.A.V) son peygamberdir. Ondan sonra peygamber gelmeyecektir. O nebi aynı zamanda rütbe, nur ve ruh itibariyle bütün peygamberlerden evveldir. Hadis-i şerifte “اَوَّلُ مَا خَلَقَ اللهُ نُورِي اَوْ رُوحِي وَ كُنْتَ نَبِيًّا وَ آدَمَ بَيْنَ الْمَاءِ وَالطِّينِ “ buyrulmaktadır.

25.Beyt

اِمَامُ الْأنْبِيَاءِ بِلاَ اخْتِلَافٍ وَ تَاجُ الأصِْفيَاءِ بِلَا اخْتِلَالِ

Fahri Alem S.A.V. efendimiz bila ihtilaf “ihtilafsız” Enbiya Izamın İmamı,bila ihtilal "şübhesiz" esfıyanın tacıdır.
İzah:Nazım hazretleri, evvelki mısrada Rasulullah efendimizin mirac saadetlerinde Enbiyai Izam hazeratına mescidi aksada vuku bulan lmametini işaret etmiştir.
İkinci mısradaki “ esfıya”kelimesini ihtiyar etmesi ulema,şüheda,vesair etkıyaya şamil olduğu içindir.

26. Beyt

وَ بَاقٍ شَرْعُهُ فِى كُلِّ وَقْتٍ إلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ وَ ارْتِحَالِ

Hatemül Enbiya olan nebiyyi zişan efendimizin şeriati ,kıyamete kadar (insanlar dünyadan ahirete irtihal ettiği güne kadar herbir vakitte)bakıdir.


Beyitte geçen “فى كل وقت her vakitte” ile kastedilen Cehmiyye fırkasının Nüzul-ü İsa (AS) ile iddiasına reddiyedir. Cehmiyye’ye göre İsa (AS) bazı kendi şeriatını uygulayacaktır. Ehl-i sünnet bunu reddeder. Hz. İsa Peygamber efendimizin şeriatı üzere gelecektir.

27.Beyt

وَ حَقٍّ اَمْرُ مِعْرَاجٍ وَ صِدْقٌ فَفِيهِ نَصُّ اَخْبَارٍ عَوَالٍ


Mirac emri “hadisesi” sadık ve haktır. Bu babda “Mirac hadisesinde” Âli “yüksek” açık haberler vardır.
İzah: Peygamber S.A.V. efendimizin Mirac hadisinin vuku haktır,sadıktır. Nassı kat-i ile sabittir.
سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا إِنَّ هُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
ُ
Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) s.a.v kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir. S.İsra ayt.1

-Haberi Mütevater ile yani ayeti Kerime ile sabittir. Münkiri ıyazübillah kafirdir.
-Mirac hadisesinin Mescidi Aksadan semavata kadar olan bölümü haberi müşehur ile sabit dir. İnkar eden mudil “sapık” olur.
-Beyti maktese kadar olan vusulu ikrar edip fakat miracda olan ahvali yani Rasulullah efendimizin semai mirac hadisesini inkar edenler. Mübdi’ bidatci ve mu’tezili olur.

28.Beyt

وَ إنَّ الأَنْبِياءَ لَفِى أَمَانٍ * عنِ الْعِصْيَانِ عَمْداً وَ انْعِزاَلِ

Muhakkak Peygamberler ısyandan “günah işlemekten” Peygamberlik makamından azl edilmekten ma’sumlardır ,emniyet içindedirler.
İzah: Bütün Peygamberler amden veya sehven emre muhalefet etmekten masumdurlar.
Enbiyai Izam Hazeratın masumiyeti Evliyaullahın mahfuziyeti ile tevzıf olunur.
Çünkü Enbiya Izam zahiren ve batınen ma’sumdur.Bir velinin havatırı reddiyesi olabilir fakat aza ve cevahirine tesir etmez çünkü mahfuzdurlar.

29.Beyt

وَ مَا كَانَتْ نَبِيّا قََطْ أُنْثَى * وَ لاَ عَبْدٌ وَ شَخْصٌ ذُو افْتِعَالِ

Nebi hiçbir zaman da nisa köle ve kötü fiil (sihir gibi ) sahibinden olmamıştır.

İzah: Malum olaki hanım taifesinden Nebi olmaz. Zira nübüvvet davet ve mucize izhar gibi ahvale muhtaçtır. Nisalık ise bunlara münafi olmakla Enbiya raculden olması lazımdır.
Köledende olmaz: Enbiya hürden olması lazımdır. Abid (köle) memlük olmaz. Zira hizmet ile iştigal edip emri davetten mahrum olur.

30.beyt

وَ ذُو الْقَرْنَْينِ لَمْ يُعْرَفْ نَبِيّاً كَذَا لُقْماَنُ فَاحْذرْ عَنْ جِدَال

Zülkarneyn a.s ın nübübüvveti maruf olmadı gibi Lokman a.s ın nübüvvetide maruf değildir.Bu hususda sen mücedeleden sakın.
İzah: Zülkarney ve Lokam a.s ın nübüvvetleri sabit değildir.Nübüvvet Hususunda mücadeleden keffi lisan edib ilmi ilahiyeye ihale eylemek eslemdir.

31. beyt

وَ عِيسَى سَوْفَ يَأْتىِ ثُمَّ يُتْوِى * لِدَجَّالِ شَقيِّ ذِى خَبَالٍ

Yakında İsa (a.s.) gelecek kafir ve fasid deccali helak edecektir.

İzah: Ehli Sünnet itikadına göre kıyamete yakın olarak gerçekleşmesi hak olacak bazı alametler vardır. İsa (a.s)ın nüzûlü, Mehdi (a.s)’nin ve Deccal’in gelmeleri haktır. İsa (a.s) peygamber olarak değil son peygamber Hz. Muhammed (s.av)’in ümmeti olarak gelecektir. Mehdi (a.s) ve tebeasının deccal tarafından muhasara edildiği bir zamanda gelecek olan İsa(a.s) Deccal’i mağlup ederek onu öldürecek ve islamı yeniden canlandıracaktır.

32.Beyt

كََرَامَاتُ الْوَلِيِّ بِدَارِ دُنْيا لَهَا كَوْنٌ فَهُمْ اَهْلُ النَّوَالِ
Darı dünyada velilerin kerametleri hak ve sabittir.
Zira o Evliyaullah Ata ve ihsan sahibidir.

İzah: Dünyada Evliyanın yedişeriflerinden zuhur eden harikulâde haller"keramet" haktır.
Kütübü şerıyyede bildirildiği üzere onlar NebiyyiKirama tabi irşat memurlarıdır.
Keramet:امرٌ خارقٌ الْعادةِ مقرونٌ بالمعرفةِ والطاعةِ خالٍ عنْ النبوَّةِ به
Nübüvet davasından hali olarak ma’rifet ve ta’atı ilahiyeye makrun harikulâde ümürdür.Evliyaullahdan zuhur eder.
Davayı Nübüvvete mukarın ise Mucizedir.Peygamberi Izamdan zuhur eder.
İman ve ameli salihaya makrun olmaz ise istidraçtır.
İstidraç: Mü’min olmayan fasık kimselerden zuhur eden hârikulâde Haller.


Ekseri mu’tezile Keramati inkar etmiştir.Ehli Sünnet ındınde Vuku, aklen ve naklen sabittir.

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ
قَالَ يَا أَيُّهَا المَلَأُ أَيُّكُمْ يَأْتِينِي بِعَرْشِهَا قَبْلَ أَن يَأْتُونِي مُسْلِمِين ٣٨
قَالَ عِفْريتٌ مِّنَ الْجِنِّ أَنَا آتِيكَ بِهِ قَبْلَ أَن تَقُومَ مِن مَّقَامِكَ وَإِنِّي عَلَيْهِ لَقَوِيٌّ أَمِين ٣٩
قَالَ الَّذِي عِندَهُ عِلْمٌ مِّنَ الْكِتَابِ أَنَا آتِيكَ بِهِ قَبْلَ أَن يَرْتَدَّ إِلَيْكَ طَرْفُكَ فَلَمَّا رَآهُ مُسْتَقِرّاً عِندَهُ قَالَ هَذَا مِن فَضْلِ رَبِّي لِيَبْلُوَنِي أَأَشْكُرُ أَمْ أَكْفُرُ وَمَن شَكَرَ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ رَبِّي غَنِيٌّ كَرِيمٌ ٤٠

-(Sonra Süleyman müşavirlerine) dedi ki: Ey ulular! Onlar teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz o melikenin tahtını bana getirebilir?

-Cinlerden bir ifrit: Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz, dedi.

-Kitaptan ( tarafından verilmiş) bir ilmi olan kimse ise: Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm, dedi. (Süleyman) onu (melikenin tahtını) yanıbaşına yerleşmiş olarak görünce: Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, çok kerem sahibidir. (S.Neml Ayt.38,39,40)

“Nezdinde kitaptan bir ilim bulunan bu zatın Hızır aleyhisselâm, Süleyman aleyhisselâmın kendisi ve alimlerin ekserisine göre veziri Asaf ibni Berhıya'dır ki Sıddik olup dua edilince icabet olunan ismi âzami bilirdi. Hz. Süleyman'ın bir mucizesi olmak üzere veziri böyle bir keramet göstermiştir. Şüphesiz ashabından böyle bir kerametin zahir olması kendisinin daha çok yüksekliğine delâlet eder. Ve bu ilim ona verilen ilimden olduğunu anlatır. Bu taht, Hz. Süleyman'ın San'ada bulunduğu rivayetine göre üç günlük mesafeden getirilmiş oluyor. Zira San'a ile Sebe' arası bu kadar zamanda katediliyordu. O sırada San'adan dönüp Şam arzında bulunduğu rivayetine göre ise iki aylık mesafeden getirilmiş olmaktadır. Bu kadar mesafeden bir taht göz kırpıncaya kadar nasıl gelir? Şüphe yok ki bu alelade vak'alardan değil bir keramet ve mucize olmak üzere söz konusudur.”

33. beyt

وَلَمْ يَفْضِلْ وَلِيٌّ قَطْ دَهْرًا * نَبِيًّا اَوْ رَسُولاً فيِ انْتِحَالٍ

Veli hiçbir zaman nebiden veya rasülden üstün olmadı, faziletli olmadı, onlara müsavi de olmadı.

Ehli Sünnet itikadına göre veliler ümmeti oldukları paygamberlere tabidirler. Tabi olan tabi olunandan üstün veya ona eşit olamaz. Bir peygamber sadece “nübüvvet”i ile bütün evliyadan daha üstündür.Eğer veli nebiden efdal denilirse o insanı küfre kadar götürür.

34. Beyt

وَلِلصِِّدّيقِ رُجْحَانٌ جَلِيٌّ * عَلىَ اْلاَصْحَابِ مِنْ غَيْرِ احْتِمَالِ

Hazreti Ebu Bekir için sair eshab üzerine açık olan tercih olmasında şek ve şüphe olmadı...

İzah. Asıl adı Abdullahtır. Künyesi Ebû Bekir’dir Cahiliye dönemindeki Abdu’l-Kâbe olan ismi, iman ettikten sonra Peygamberimiz tarafından “Abdullah” olarak değiştirilmiştir. Efendimizin ilk değiştirdiği Onun ismidir. Babası Ebû Kuhâfe Annesi Ümmü’l-Hayr Selma binti Sahr'dır.
Şia taifesi Hz. Ali Peygamberimiz’den sonra en üstün sahabedir derler ehli sünnet cel cemaat akidesine göre Peygamber efendimizden sonra Hazreti ebu Bekr ba'dehu Ömer (r.a) Ba'dehü Osman (r.a) Ba'dehı Ali efendimiz daha sonra sırasıyla sahebe-i kiram gelir...

35.beyt.

وللفارق رجحان وفضل على عثمان ذى النورين عال

mefhumu beyt:Omerul faruk icin yüksek ve iki nur sahibi hazreti osman üzerine ruchan ve fadil vardir.

Farukdan maksat:hak ile batili birbirinden ayirdigi icin hazreti ömere lakap olarak berilmistir.
zinnureynden maksat:Rasülüllah efendimizin iki kizi ile nikahlandigi icin iki nur sahibi manasini tasiyan lakap ile lakaplanmistir.

Ikinci Halife. Islâmi yeryüzüne yerlestirip, hakim kilmak için Resulullah (s.a.s)'in verdigi tevhidî mücadelede ona en yakin olan sahabilerden biri. Hz. Ömer (r.a), Fil Olayindan on üç sene sonra Mekke'de dogmustur. Kendisinden nakledilen bir rivayMüslüman olduktan sonra sürekli Resulullah (s.a.s)'in yaninda bulunmus, onu korumak için elinden gelen gayreti göstermistir. O, imân ettikten sonra müsriklere karsi çok sert davranmis ve dinini her ortamda, kimseden çekinmeden herkese meydan okuyarak savunmustur. Islâm tebliginin yeni bir veche kazanmasi için Medine'ye hicret emrolundugu zaman müslümanlar Mekke'den gizlice Medine'ye göç etmeye basladiklarinda, Hz. Ömer, gizlenme ihtiyaci duymamisti. Ömer (r.a), beraberinde yirmi arkadasi oldugu halde Medine'ye dogru yola çikmisti. Hz. Ali (r.a) onun hicretini su sekilde anlatmaktadir: "Ömer'den baska gizlenmeden hicret eden hiç bir kimseyi bilmiyorum. O, hicrete hazirlandiginda kilicini kusandi, yayini omuzuna takti, eline oklarini aldi ve Kâ'be'ye gitti. Kureys'in ileri gelenleri Kâ'be'nin avlusunda oturmakta idiler. O, Kâ'be'yi yedi defa tavaf ettikten sonra, Makâm-i ibrahim'de iki rek'at namaz kildi. Halka halka oturan müsrikleri tek tek dolasti ve onlara; "Yüzler pIslesti. Kim anasini evladsiz, çocuklarini yetim, karisini dul birakmak istiyorsa su vadide beni takip etsin" dedi. Onlardan hiç biri onu engellemeye cesaret edemedi ete göre o, Büyük Ficar savasindan dört yil sonra dünyaya gelmistir

Resulullah (s.a.s)'in vefatinin hemen pesinden ortaya çikan karisikligin Hz. Ebû Bekir'in halife seçilmesiyle yok edilmesinde Hz. Ömer büyük rol oynamistir. Hz. Ebû Bekir'in kisa halifelik döneminde en büyük yardimcisi Ömer (r.a) olmustur.


Bir defasinda Eslem'le birlikte Harra taraflarinda (Medine'nin dis bölgesi) dolasirlarken isik yanan bir yer gördü ve Eslem'e; "surada, gecenin ve sogugun çaresizligine ugramis biri var. Haydi onlarin yanina gidelim" dedi. Oraya gittiklerinde bir kadini iki çocuguyla üzerinde tencere bulunan bir atesin etrafinda otururken gördüler. Hz. Ömer, onlara; "Isikli aileye selâm olsun" dedi. Kadin selâmi aldiktan sonra yanlarina yaklasmak için izin alan Hz. Ömer ona yanindaki çocuklarin neden agladiklarini sordu. Kadin, karinlarinin aç oldugunu söyleyince, Hz. Ömer merakla tencerede ne pisirdigini sordu. Kadin, tencerede su bulundugunu, çocuklari yemek pisiyor diye avuttugunu söyledi ve; " bunu Ömer'den elbette soracaktir" diye ekledi. Hz. Ömer, ona; "Ömer bu durumu nereden bilsin ki?" diye sordugunda kadin; "Madem bilemeyecekti ve unutacakti neden halife oldu" karsiligini verdi. Hz. Ömer bu cevap karsisinda irkilerek Eslem'le birlikte dogruca erzak deposuna gitti. Doldurduklari yiyecek çuvalini Eslem tasimak istedi. Ancak Hz. Ömer (r.a); "Kiyamet gününde benim yüküme ortak olacak degilsin. Onun için birak da yükümü kendim tasiyayim" diyerek buna izin vermedi; çuvali omuzuna aldi ve kadinin bulundugu yere götürdü. Orada bizzat yemegi Hz. Ömer (r.a) hazirlayip pisirdi ve onlari doyurdu. Eslem; "O, atese üflerken sakaklari arasindan çikan dumanlari seyrediyordum" demektedir. Hz. Ömer oradan ayrilirken kadin; "Siz bu ise Ömer'den daha layiksiniz" dedi. Hz. Ömer; "Ömer'e dua et. Bir gün onu ziyarete gidersen beni orada bulursun" dedi.


Emâli

MollaCami.Com