Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Kumanda ekranın elinde İzledikçe şiddetleniyoruz!!!

Kumanda ekranın elinde İzledikçe şiddetleniyoruz

Kurtlar Vadisi, Testere, iktidar-muhalefet atışması, popstarda yarışmacıyı azarlayan çok kızgın(!) jüri, gözümüzü hafif kapadığımızda sunucuyu bir İspanyol matadoru olarak hayal ettiğimiz tartışma programları ve her gün karşımızda kanal değiştirmememiz için direnen onlarcası…TV’nin, bilgisayar oyunlarının, sinema filmlerinin kendini bize kabul ettirmek için cinsellik ve aksiyonun yanına vazgeçilmez bir aparat olarak eklediği “şiddet” sahneleri acaba seyrettiğimizle mi kalıyor, yoksa şiddetin seyr-i sülûkü içimizde mi bitiyor? Gördüğümüz şiddet içimizdeki şiddet bataryasını boşaltıp bizi kuş gibi hafif mi yapıyor, yoksa sanal şiddetle içimizdeki şiddet arasında bizi şarj eden yoğun bir telepati mi var? Kumandanın lazeri TV’nin alıcısına değiyor, peki TV’nin vericisi içimizde neye değiyor?

Ortak yaşam kültürü bizi belli oyuncaklar etrafında kenetledi. Bu oyuncaklar da hepimizin gözünü kendine dikti ve bir şeyler söylemeye başladı. Biz ağzımız açık onları dinlerken, bir taraftan farkında bile olmadan onları bilinçdışımızın en misafirperver koltuğunda ağırladık. Biz ağırladıkça o kuruldu, gitmeye de hiç niyeti yoktu. Sonuçta da bizi belki hemen yarın sabaha, belki bilmem kaç sene sonrasına birer “gladyatör” olarak hazırladı ve salyalarımızı sile sile arenaya saldı. Araştırmalar zihnin öğrenme prensibini çözmüş durumda: Gözlerinizle “gördüğünüz” her davranış arka planda sizi “yapmaya”, bir kere yaptığınız her davranış da sizi aynı davranışı “tekrar yapmaya” yaklaştırıyor. Sonuç: Baktığınız yere dikkat edin ve asla, ‘Bir kereden bir şey olmaz.’ demeyin!

İçinde hiç de küçümsenmeyecek sayıdaki “şiddet” sahneleriyle sinema filmleri; sözlü-kanlı çeşit çeşit şiddetin konu konu menüleriyle izleyici trendi “şiddet”le yükselen Kurtlar Vadisi ve bilumum şiddet kokan diziler, TV’lerde ve gazetelerde birbirine aksırıp tıksıran siyasetçiler, “bunların birbiriyle derdi ne?” dedirten spor yorumcuları, size şiddetinizi yansıtabileceğiniz meşru bir simülasyon oluşturarak joystiği elinize verip “haydi!” diyen bilgisayar oyunları, tümüyle gördüğümüz ve bir yönüyle içinde olduğumuz şiddet içimizdeki şiddetin deşarj olup yok olmasını mı sağlıyor?

Yoksa; gördüğümüz şiddet içimizdeki şiddeti yok etmek yerine daha çok besliyor ve şiddetin günlük hayatımıza yansımak üzere içimizde bir yerlere saklanıp dışarı çıkmak için sabırsızlıkla bekleyen bir canavar olmasına mı sebep oluyor? Yani akşam TV karşısında dizimizi izlerken ya da filmimize takılırken ya da spor yorumcusunun öfke ataklarının desibelini ölçerken biz günün yorgunluğunu mu atıyoruz, yoksa yarınki ring ortamı için eldivenlerimizi mi giymiş oluyoruz? Hangisi?

Beynimiz muhafazakârdır!

Korkarım cevap ikincisi! Zihnin öğrenme prensibi üzerine yapılan araştırmalar, gözlerinizle “gördüğünüz” her davranışın arkaplanda sizi “yapmaya”, bir kere yaptığınız her davranışın da sizi aynı davranışı “tekrar yapmaya” yaklaştırdığını göstermektedir. Bu nedenle herhangi bir durumda (fayda getirmediğini daha önceden görmüş bile olsak) eski yaptığımızı tekrarlamak, bize yeni bir şey yapmaktan daha kolay gelir. Çünkü zihnimiz buna alışmıştır.

İnşaat alanıdır, girilmez!

Konunun biyolojik açıklaması daha iyi kavranmasını sağlayacaktır. Bütün vücudumuz gibi beynimizde de hücreler arası iletişim snaptik bağlantı yolları dediğimiz yollardan geçerek gerçekleşir. Peki beynimizdeki bu yollar nasıl oluşur?

Bebeklikten itibaren aldığımız her duyum (ses, görüntü, koku, vb.) kendine ait bir yol çizerek algıya ulaşır. Ve aynı yoldan geçen her duyum bu yolu daha da belirginleştirir. Bu sayede kimi mini yollar o kanaldan geçen duyumların fazlalığı sayesinde otobana dönerken kimi yollar ise hiç oluşmaz. Dolayısıyla yeni bir şeyi algılamak beynimizde onunla ilgili daha önceden oluşmuş bir yol olmadığı için oldukça zor olmaktadır. Beyin hem bir alışkanlık hem de daha güvenli olduğu düşüncesiyle hep en bildik yolları kullanmayı tercih eder.

Beyin portremizdeki fırça: TV

Gelelim asıl varmak istediğimiz noktaya; işte şiddete dair görülen (sadece “görmek” bile yeterli!) her bir kare söz konusu bu yolların oluşmasını kendi lehine doğru şekillendirecektir. Siz oturmuş TV’nizin başında eğlenerek kendinizden geçerken beyninizde şiddete dair yollar, köprüler, otobanlar kurulacaktır. Ve hepsi (İstanbul trafiğinden daha hızlı akacağı kesin) beyninizde bir şiddet şehri inşa edecektir. Sabaha; yarına; geleceğe bir “gladyatör” olarak uyanmanıza sebep olacaktır.

Yeryüzündeki suçların büyük bir kısmının aynı suçlular tarafından tekrar be tekrar işleniyor olması, aile içi şiddet ortamında yetişen çocukların hayatlarının ilerleyen safhalarında her fırsatta şiddet aktörlüğüne soyunmaları hepsi daha önce taş üstüne taş koyan görsel şiddet imgelerinin birer makus sonucundan başkası değildir.

Babacım bana bunu kim yaptı?

Konunun diğer bir boyutu da bu yollar, köprüler sadece sizin geleceğinizi ipotek altına almıyor. Bu, sizden sonraki sizin genlerinizle devam eden neslin de beyin yollarının, köprülerinin ilk taşları oluyor. Alkol bağımlısı kişilerin çocuklarının bağımlılık geliştirme yatkınlıklarının diğerlerinden daha fazla olduğunu gösteren araştırmalar beynimizde oluşan yollarla ilgili olarak bize aynı şeyi göstermektedir.

Yani anlaşılan o ki “şiddeti görüyorum ama doğru bulmuyorum!” deseniz bile gördüğünüz şiddetin içinizdeki şiddeti besleyici yanına engel olmuş olmuyorsunuz. Dolayısıyla sadece tutumlarınızı, inançlarınızı ve davranışlarınızı konkontrol etmeniz yetmeyecektir. Duyum kanallarınızdan hızla beyninize akan iletileri de en baştan içeri almamanız gerekecektir. Ki bu da ancak TV programlarının üstündeki “şiddet” logosunu önemsemekle ya da bilgisayarınıza takacağınız oyunu iyi seçmekle ilgili bir durumdur.

Beyin mühendisliği

Zihnin bu yol oluşturma ile ilgili mekanizmasını olumlu yönde kullanmasını bilmiş kişileri de görmek mümkün. Rebecca Owen, 7 yaşında jimnastik yapmaya başlamış bir atletizmciydi. 2002 Eyaletler Şampiyonası’nda gümüş madalya kazanmıştı. Ancak olimpiyat takımına seçilmesi için oldukça zor bir hareket olan “ginga saltosu”nu yapabilmesi gerekiyordu. Bu harekette barın üstünde uçarak bir geriye takla ve yarım burgu yaptıktan sonra tekrar barı tutması gerekiyordu. Hareketi defalarca denedi ama olmadı. O zaman jimnastikçi Rebecca bir psikolog gibi bedeninden önce beynini istediği gibi düzenlemeye ve beyninin içinde soyut yollar oluşturmaya karar verdi. Ve hareketi durduğu yerde zihninde canlandırmaya başladı. Hareketin her saniyesini tek bir kası kıpırdamadan zihninde canlandırdı. Ve bunu tekrar tekrar yaptı. Yani sizin TV’de seyrettiklerinizle beyninizde “başkaları tarafından” inşa edilen yollara karşın, Rebecca gayet planlı bir mühendis gibi çalışarak kendi beyninin yollarını “kendi” tasarladı. Sonuç: Muhteşem bir ginga saltosu ve olimpiyat takımı!

Sizinki hangisi?

Peki ya sizinki hangisi? Siz, beyninizin içinde oluşmuş kanallardan, yollardan ne kadar haberdarsınız? İstila mı edilmiş, yoksa Rebecca gibi bilerek ve isteyerek tasarladığınız bir beyne mi sahipsiniz?

Bunun cevabını vermek için iyice bir düşünün ve her şeyden önemlisi, Rebecca örneğinde olduğu gibi bazen lehte kullanılabilmesine karşın çoğu zaman başkalarının beyin yollarımız üzerinde at sürmesi olarak tezahür eden görsel imgeye uyanık kalın; hele ki şiddet içeriyorsa… Çünkü bugün gördüklerimiz yarınki davranışlarımızın mimarı oluyor.


Erhan ÖZDEN

Kaynak:Gençlik/Zaman

Kendimizi geliştirme adına güzel bir yazıymış. Bizde de ne Rebecca'lar var da, kendi köşelerinde sinmiş duruyorlar...

Yalnız "Beyin mühendisliği" çok muhteşem bir şey. Bu cümleyi gözünüzde büyütmenize gerek yok.
Her gün yaptığınız rutin işleri, alışılagelmiş şekilde değil de farkı bir yol, farklı bir üslup bulmaya çalışarak yaparsanız hem kendinizi geliştirmiş hem de eğlenmiş olursunuz. Tavsiyemdir ;)

Yazı uzun ama okumaya değerl. Paylaşım için teşekkürler...

Evet Kardelen kardeşimize katılıyorum.Kendi irademizi kendi ellerimizle başkalarının tasarrufuna bırakmazsak,Rabb-ül alemin'in bize verdiği değer ve kıymetin farkına varabilirsek,düşünce ve yetilerimizi yerinde kullanabilirsek eğer ve bu doğrultuda bir duruş sergileyebilirsek mükemmel beyin mühendisleri neden olmayalım ki?

Bugün kendi namıma değerli ve yararlı bilgiler edinmiş oldum,sağolasın Gözyaşı kardeşim paylaşım için teşekkürler...


Kişisel Gelişim

MollaCami.Com