Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Astım

Tanım :
Bronş astması, bronşial astım, allerjik astım gibi isimler de alan hastalık genetik ve çevresel faktörlere bağlı olarak gelişen, solunum yollarının kronik inflamatuar bir hastalığıdır. Bronşial astım, inflamasyona bağlı olarak solunum yollarının kasılması ve buna bağlı olarak daralması ile karakterize olup, bu daralma geri dönüşümlüdür, akut atak geçtiği dönemde hava yolları eski durumuna dönmektedir. Ayrıca hava yollarında aşırı ve koyu salgılara bağlı olarak mukus tıkaç, tekrarlayan ataklar neticesinde hava yolu duvarlarında kalınlaşma da darlığı artırmakta ve nefes darlığı atakları şiddetlenmektedir.

Sıklık :
Ülkemizde astım görülme sıklığı erişkinlerde % 2-4, çocukluk çağında ise %5-8 arasında değişmektedir. Astım olgularının büyük çoğunluğu 10 yaşın altında ortaya çıkmakla birlikte her yaşta kendini gösterebilmektedir. Çocukluk çağında erkek cinsiyette daha fazla görülmektedir, erkek/kız oranı çocukluk çağında 3/1 olurken, gençlerde bu oran 1,3/1 değerlerine kadar düşmektedir. İleri yaşlarda ise aradaki fark ortadan kalkmakta ve daha sonra kadınlarda daha fazla görülmektedir.

Etkenler :

1. Genetik faktörler : Astım hastalığının bilinen en önemli risk faktörü atopi, yani allerjik bünyedir. Atopinin ortaya çıkmasında ise genetik faktörlerin önemli rolleri vardır. Kalıtımın % 40-60 vakada rol oynadığı tahmin edilmektedir. Astımlı hastaların çoğunun yakın akrabalarında astım ya da diğer allerjik hastalıklardan bir ya da birkaçının olduğu tespit edilmektedir, ancak bu tüm olgular için geçerli değildir. Bazı vakalarda kişi veya ailesi allerjik bir durum tarif etmemektedir. Astımlı bir annenin çocuğunda astım görülme sıklığı %20-30’lara çıkarken, hem anne hem de baba astım ise bu oran % 60-70 değerlerine ulaşmaktadır.

2. Çevresel faktörler : Ev içinde ve dış ortamda atmosfer kirliliği ve allerjen yoğunluğunun artması astım sıklığının artışında önemli birer faktördürler. Genetik faktörlerden bağımsız olarak, yaşamın ilk bir yılında çevresel kaynaklı allerjenler ile yoğun temas astım gelişiminde ciddi ve önemli bir faktördür.

Dış allerjenler vücuda genellikle solunum yoluyla, nadiren sindirim yoluyla girerler. Solunum yolu ile vücuda alınan allerjenlerin başında ev tozu akarları gelir. Dermatophagoides farinae ve Dermatophagoides pteronyssinus isimli bu ev akarları ev tozları içinde yaşayan, gözle görülemeyecek kadar küçük canlılardır. Akarlar besinlerini insan deri döküntülerinden, sularını da insanların nefeslerindeki nemden sağlarlar. Nemli ortamda çok daha kolay ürerler. Akarların dışkıları, salgıları ve ölü dokuları allerjen özelliklere sahiptirler. Bu canlılar halı, kilim, yatak, yorgan, yastık kılıfı gibi ortamlarda çok daha kolay barınır ve ürerler.

Polenler dış ortamdan vücuda alınan diğer önemli allerjenlerdir. Yabani ot, çimen, ağaçlar gibi tüm bitkilerden kaynaklanan polenler vücuda solunum yolu ile alınarak astım atağına neden olabilirler. Polenlere bağlı astım mevsimlerle ilişkili olarak kendini gösterir ve çiçek açma dönemlerinde daha sıkça karşımıza çıkmaktadırlar.

Küf mantarları ise iç ve dış ortamda rutubetli yerlerde bulunurlar ve astımın risk faktörleri arasında yer alırlar. Ev içerisinde en çok banyo, çatı ve bodrum katları gibi nemli bölgelerde barınırlar.

Kedi, köpek, tavuk, güvercin, at gibi hayvanların tüyleri ve kılları da birer allerjendir ve yakın temastaki astımlı bireyler için önemli birer risk faktörüdürler.

Sindirim yolu ile vücuda alınan allejenlerin başında yumurta, süt, balık, kabuklu deniz hayvanları, çikolata gibi besin maddeleri ile her türlü tatlandırıcı, renklendirici ve koruyucu katkı maddeleri bulunan gıda maddeleri gelir. Besinlerle oluşan allerjik tablolar daha ziyade çocuklarda kendini göstermektedir.

Çok önemli bir risk faktörü de sigaradır. Sigara dumanında bulunan 4000’e yakın gaz, duman ve partikül yapısındaki kimyasal maddeler astımın oluşumunda önemli rol oynarlar. Yapılan çalışmalarda gebeliği sırasında sigara içen annelerin bebeklerinin kanında allerjiye bağlı IgE’nin yüksek bulunduğu ve bu bebeklerde allerjik hastalık riskinin yüksek olduğu gösterilmiştir. Ayrıca annesi sigara içen bebeklerde solunum yolu hastalıklarının ve astımın daha sık görüldüğü belirtilmektedir. Sigara içen ya da sigara içilen ortamda bulunan astımlı hastaların tedavisi de çok zor olmaktadır.

Hava kirliliği allerjenlere karşı kişinin daha duyarlı olmasını sağlar ve astımın ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Çevre havasını kirleten endüstriyel maddeler ve gazlar, evde kullanılan sobalardan kaynaklanan dumanların yanı sıra parfüm, deodorant gibi kozmetik ürünler de astım gelişiminde risk faktörleridir.

Ani ısı değişiklikleri, soğuk hava gibi meteorolojik faktörler de astım gelişiminde rol oynamaktadır.

3. Solunum yolu enfeksiyonları : Çevresel faktörler arasında da sayabileceğimiz solunum yolu enfeksiyonları astım atağını tetiklemektedir. Bu enfeksiyonlar vakaların yaklaşık % 40’ında etken olarak izlenmektedir.

Bebeklik çağında geçirilmiş olan Respiratuar sinsityal virus enfeksiyonlarının allerjik tablolar ve astımın ortaya çıkmasında rol oynayabileceğini gösteren bulgular olmasına karşın, viral solunum yolu enfeksiyonlarının astıma neden olduğu görüşü ispatlanmamıştır. Ancak bilinen bir gerçek, viral enfeksiyonlar solunum yolu iç duvarında harabiyete neden olmakta ve solunumla alınan allerjenler ya da diğer etkenlerin kolayca solunum yollarına ulaşmasına neden olmaktadır. Böylece allerjene karşı duyarlılık kolaylaşmaktadır.

Sigara içimi ve hava kirliliği enfeksiyonlara karşı direnci azaltarak viral solunum yolu enfeksiyonlarının oluşmasında ve astım ataklarında rol oynamaktadır.

4. Psikolojik faktörler : Vakalarının yaklaşık 1/3’ünde sıkıntı, stres, korku, heyecan gibi psikolojik faktörler astım ataklarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

5. Hormonal faktörler : Vakaların az bir kısmında hormonal sistemin rolü düşünülmektedir. Çocukluk çağında başlamış olan astım olguları ergenlik dönemi ile geçebilmektedir. Bunun aksine ergenlik dönemi ile başlayan astım olguları da vardır. Gebelik iki yönlü etki yapabilir, gebelikte bazen astım atakları daha ağır bir hal alabilir, ancak ikinci aydan itibaren ataklar hafifler ve seyrekleşir.

6. Diğer etkenler : Hamile kadınların beslenme bozuklukları anne karnındaki bebeklerin beslenmesinde bozulmaya neden olmaktadır. Bu tür anne rahminde beslenme bozukluğu olan bebeklerde doğum sonrasında gelişme gerilikleri gözlenebilmekte ve kanda allerji ile ilgili olan eozinofil protein X değerleri yüksek bulunabilmektedir. Bu bebeklerde doğum sonrası da olsa astım ve diğer allerjik hastalıkların daha sık görüldüğü varsayılmaktadır.

Aspirin, morfin gibi bazı ilaçlar da astım atağının başlamasına neden olabilmektedirler.


Şikayetler :
Hastaların en önemli yakınmaları nefes ve hışıltılı solunumdur. Olguların büyük çoğunluğunda nefes darlığı gece gelir. Nedeni de yastık, yorgan gibi malzemelerde bulunan ev tozu akarları, yün gibi allerjenlerin yoğun bir şekilde solunması ile akciğerlere ulaşmasıdır. Ayrıca geceleri vücutta gelişen hormonal ve sinirsel değişiklikler de gece nefes darlığı gelişiminden sorumlu olabilir.

Hastaların bazılarında tek ve ilk şikayet uzun süre devam eden kuru öksürük olabilir. Nedensiz olarak, ataklar şeklinde ortaya çıkan ve özellikle gece hastayı uykudan uyandıran kuru öksürükler astım hastalığını akla getirmelidir. Şiddetli öksürükten sonra hastalar bazen balgam çıkarabilirler ve balgam çıkardıktan sonra rahatladıklarını ifade ederler. Öksürük nöbeti sırasında bayılma görülebilir.

Bazı hastalarda nöbet sırasında ya da nöbet aralarında morarmalar fark edilebilir ve hava açlığının göstergesidir. Hastalar ayrıca karın şişkinliği, çarpıntı ve diğer allerjik belirtilerden (burun tıkanıklığı ya da akıntısı, gözde sulanma, kızarıklık veya kaşıntı vs) yakınabilirler.

Fizik Bulgular :
Astım atağı dışında gelen bir hastanın fizik muayenesinde genellikle herhangi bir bulguya rastlanmaz. Hastalığın başlangıç dönemlerinde ya da çok hafif seyrettiği durumlarda muayene bulguları çok zayıf olabilir.

Atak esnasında başvurmuş olan bir hastanın muayenesinde solunum sıkıntısı belirgin olarak izlenir. Atağın şiddetine göre yardımcı solunum kasları da faaliyete geçer. Hasta yatırıldığında solunum sıkıntısının arttığı izlenebilir.

Astım atağı ile gelmiş olan hastada hışıltılı solunum vardır ve akciğerleri dinlendiğinde ronküs denilen ve solunum havasının dar bir alandan geçmesine bağlı anormal sollunum sesleri duyulur. Çok şiddetli astım atağında muayene bulguları çok azalır ve solunum sesleri hiç duyulamayabilir.

Hastalarda ellerde, dudaklarda morarmalar izlenebilir, kalp atım sayısında artış tespit edilebilir. Ağır astım ataklarında tansiyon düşebileceği gibi, bazı ataklarda tansiyon yüksekliği de gelişebilir.

Tanı :
Astım bronşiale tanısı için hastanın hikayesi, muayene bulguları ve laboratuar testleri yol göstericidir. Tüm bunlara rağmen astım tanısına ulaşmak kolay olmayabilir.

Nefes darlığı, hışıltılı solunum ya da uzun süre devam eden kuru öksürük nedeniyle gelen hastanın fizik muayene bulgularının normal veya anormal olmasına bakılmaksızın laboratuar yöntemlerine başvurulmalıdır. Muayene bulguları astım lehine olan hastalarda tanıya ulaşmak daha kolaydır, ancak ataklar arasında gelmiş olan ya da muayene bulguları zayıf olan hastalarda tanı daha da güçleşmektedir.

Her hastaya akciğer grafisi çekilmelidir, unutulmamalıdır ki bazen iltihabi durumlarda ve diğer bazı akciğer hastalıklarında tablo astımı taklit edebilir. Astım bronşialede akciğer grafisi genellikle normaldir.

Astım tanısına destek amacıyla ve diğer hastalıklardan ayırıcı tanısında bazı kan tetkikleri istenebilir.

Astımın kesin tanısı solunum fonksiyon testi ile konulur. Akciğere giren ve çıkan hava miktarlarını ölçme esasına dayanan solunum fonksiyon testinde, astımlı hastalarda belirgin bozulmalar izlenebilir.

Solunum fonksiyon testleri geri dönüşümlü hava yolu daralmalarını gösterebilir. Salbutamol veya Terbutalin ile yapılan bronkodilatasyon testi yol göstericidir. 100 mcg Salbutamol ya da 500 mcg Terbutalin inhalasyon verildikten 10-15 dakika sonra tekrarlanan solunum fonksiyon testinde birinci saniyede dışarı verilen hava miktarında (FEV1), ilaçsız yapılan testteki değere oranla %12 ve/veya 200 ml üzerinde bir artış olması astım tanısını koydurur.

Bazı hastalarda bu erken reversibilite testi negatif çıkabilir. Bu durumda hasta steroid tedavisine alınır ve 2-6 haftalık tedavi sonrası solunum fonksiyon testi tekrarlanır. Geç reversibilite testi dediğimiz bu değerlendirmede FEV1’de %12 veya üzeri bir artış olması astım tanısını teyit eder.

Solunum fonksiyon testi normal olan erişkinlerde ya da bu testi doğru başaramayan çocuklarda tanı için PEF izlemi yapılabilir. Burada hastadan sabah ve akşam saatlerinde ve şikayetlerinin olduğu dönemlerde PEF ölçümü yapması istenir. Günlük PEF değişkenliğinin %20 ve üzerinde olması anlamlıdır.

Tüm bunlara rağmen astım tanısı konulamayan vakalar da olabilir. Bu hastalarda bronş provokasyon testi uygulanması gerekmektedir. Bu testte solunum yollarına artan dozlarda solunum yolu ile Metakolin ya da Histamin maddeleri veya allerjik reaksiyona neden olduğu düşünülen madde verilir. Bu maddelerin verilmesinden sonra tekrarlanan solunum fonksiyon testinde FEV1 değerinde %20 ve üzeri azalma tespit edilirse bronş provokasyon testi pozitif denir ve astım tanısı koydurur.

Kişinin allerjik durumunun değerlendirilmesi için allerji testleri yapılmalıdır. Standart bir allerji testi için 10-15 arası allerjen kullanılması yeterlidir. O bölgeye uygun bitki polenleri, ev hayvanı antijenleri, ev tozu akarları ve küf mantarı allerjenleri testte kullanılır. Çocuk hastalarda kullanılan gıda allerjenlerinin, erişkinlerde kullanılmasına gerek yoktur. 5 yaş altı çocuk grubunda allerji testi uygulamaları anlamlı değildir.

Hastalara allerji deri testi yapılmasının asıl amacı, allerjik astımlıları ayırmak ve bu kişilerin duyarlı oldukları allerjenlerden uzaklaşmasını sağlamaktır. Etken allerjenden korunma tedavide birinci basamağı oluşturmaktadır. Ülkemizde en sık olarak ev tozu akarlarına karşı duyarlılık tespit edilmektedir.

Tedavi:
Tedavinin amacı, hastaya astım ile ilgili şikayetlerinin olmadığı ya da en az düzeyde şikayetin olduğu bir yaşam sağlamak olmalıdır. Hasta normal bir yaşam aktivitesi gösterebilecek düzeye gelebilmelidir.

Tedavide birinci basamak korunmadır. Kişi duyarlı olduğu allerjenlerden uzaklaşmalı, şikayetlerin başlamasına ve atakların ortaya çıkmasına neden olacak etken ve olaylardan sakınmalıdır.

Astım tedavisinde solunum yoluyla verilen ilaçlar öncelikle tercih edilmelidir. Solunum yolu ile ilaç kullanamayan hastalarda diğer tedavi yollarına (tablet, ampul vs.) başvurulmalıdır.

Astımın ilaçla tedavisinde birinci seçenek ilaç solunum yolu ile alınan steroidler olmalıdır. Uzun etkili beta-2 agonist ilaçlar, lökotrien reseptör antagonistleri, teofilin türevi ilaçlardan bir veya birkaçı tedaviye eklenebilir. Kısa etkili beta-2 agonist ilaçlar solunum sıkıntısı atakları sırasında kullanılabilir.

Hasta tedavisini hekim kontrolünde düzenli olarak kullanmalı ve kontrollerini aksatmamalıdır. Düzenli kontrollerde yapılan solunum fonksiyon testleri ile hastanın son durumu değerlendirilmeli ve tedavi planı yeniden oluşturulmalıdır.

Türkiye'de her 4 evden birinde bir astımlı var
Türkiye'de ortalama görülme sıklığı %6 civarında olduğu tahmin edilen astım hastalığına, her 4 evden birinde rastlanıyor. Nefes alma sırasında havanın naklini sağlayan iletici hava yollarında daralma, tıkanıklık ve buna bağlı olarak hava akımında zorlukla karakterize kronik iltihabi bir hastalık olan astım ile ilgili Dr. Orhan Dalkılıç'ın açıklaması şu şekilde:

Astım alerjik bir hastalık mıdır?
Astım her zaman olmasa da olguların çoğunda alerjik zeminde gelişen bir hastalıktır. Astımlı kişinin havayolları, astımı olmayanlara göre daha duyarlıdır. Bilhassa çocuklukta başlayan astım için bu daha belirgindir. Ancak kişinin alerjik tabiatlı (atopik) olması astım olmasından ayrı bir durumdur.

Astım ırsi bir hastalık mıdır?

Anne veya babadan ilgili genetik kodu alan kişilerde çevresel değişkenler ne olursa olsun hastalık mutlaka ortaya çıkar. Hastalığın ortaya çıkmasında hem genetik yatkınlık hem de çevresel faktörler birlikte rol oynar.

Hangi çevresel faktörler astıma yol açmaktadır?
Tüm dünyada, ev tozu akarları ile evde beslenen kedi gibi hayvanlar; hamamböceği, kalorifer böceği gibi haşereler ve küf mantarları en sık rastlanan astım nedenleridir. Polenler (ağaç, ot, çimen), aspirin gibi ilaçlar ve bazı iş yerlerinde maruz kalınan mesleki uyarıcılar da astımla sonuçlanan alerjik duyarlılığın gelişimine yol açar. Ayrıca sigara dumanıyla temas, solunum yolu enfeksiyonları, hava kirliliği, bazı gıdalar ile bunlara ilave edilen katkı maddeleri de bilhassa erken çocukluk döneminde astım gelişimine katkıda bulunur. Bu nedensel ilişki gösteren faktörlerin tümüne ilaveten iklim değişiklikleri (sisli, yağışlı, kapalı havalar), psikojenik stresler, egzersiz gibi değişkenler ise astımlılarda nöbetleri tetikleyebilirken, astımı olmayanlarda bu yönde etkileri yoktur. Yine sinüzit, burunda polipler, yemek borusuna mide asidinin geri kaçak yapması gibi bazı durumlar astımlılarda sık görülmekte ve hastalığın tedavi ve kontrolünü güçleştirmektedir.

Meslek ile astım arasında bir ilişki var mı?
En sıklıkla fırıncılar, kuaförler, boyacılar, çiftçiler, kereste, mobilya ve gıda sektöründe çalışanlar olmak üzere birçok iş kolunda işyeri ortamında karşılaşılan bazı maddelere bağlı olarak astım gelişir. Böyle hastaların meslek değiştirmesi veya aynı işte başka bir alanda çalışması veya maske kullanması gerekebilir.

Astımın mevsimlerle ilişkisi var mı?
Mevsimsel alerjenler daha çok polenlerdir. Ancak değişen nem ve ısı gibi iklim koşullarından etkilendikleri için ev tozu ve küf mantarı gibi diğer alerjenlerin yoğunluğu da mevsimlere göre dalgalanmalar gösterir. Buna bağlı olarak alerjik astımlıların bazılarında belirli mevsimlerde yakınmalar artabilir, hatta sadece bu dönemde hastalık ortaya çıkıp daha sonra tamamen normale dönebilir.

Tetikleyici etkenler nelerdir?
Bazı hastalarda nöbeti başlatan faktörler belliyken bazılarında ise bilinemez. Örneğin çoğu astımlı koşma, merdiven çıkma gibi eforlar sırasında tıkanmaktadır. Sigara, çeşitli toz kimyasal dumanlar, kokuların solunması, kalp-tansiyon ve romatizma ilaçlarından bazılarının kullanılması, grip vb viral hastalıklara yakalanmak, ağlama-gülme gibi emosyonel davranışlar, yağışlı şimşekli iklim koşulları gibi birçok durum astımlılarda nöbetleri tetikleyebilir. Astımı olanların kendileri için geçerli olan tetik faktörleri tespit edip bunlardan kaçınmaları hastalıklarının tedavisinde çok önemlidir.

Astımın belirtileri nelerdir?
Astım çoğu kez nefes darlığı ile kendini belli eder. Göğüste tıkanma, öksürük, hırıltılı solunum diğer rastlanan şikayetlerdir. Bazen sadece öksürükle veya nefes alıp verirken hırıltı, hışırtı gibi bir ses şeklinde belirti verebilir. Bu yakınmaların geceleyin, bilhassa sabaha doğru uykudan uyandıracak şekilde görülmesi astımın karakteristik özelliğidir. Yukarıda bahsedilen tetik faktörlerle nöbetlerin başladığının öğrenilmesi teşhise çok yardımcı olur.

Astımı olduğundan şüphelenenler, ne yapmalıdır?
Bu konuda uzman bir hekime başvurulmalıdır. Ancak, bazı durumlarda astım teşhisi koymak biraz zaman alabilir ve bir süre hekim takibinde kalmak gerekebilir.
Hekim hasta ile konuşarak, muayene ederek, solunum fonksiyon testleri yaparak tanı koyabilir. Gerekirse alerji testleri ve balgam incelemeleri de yapılabilir.

Solunum fonksiyon testleri zor bir test midir?
Anında sonuç veren, hasta için hiçbir zarar veya risk taşımayan, hemen her yerde uygulanabilir bir işlemdir.

Erken teşhisin astım için bir önemi var mı?
Geri dönüşü olmayan patolojilerin ortaya çıkmaması için astımın zamanında teşhis edilip, uygun şekilde tedavi edilmesi önemlidir. Ayrıca tedavi edilebilir bir hastalıktan dolayı kişilerin yaşamının sınırlanmaması, verim ve performansının düşmemesi ve bazen öldürücü olabilen nöbetlere girmemesi için hastalığın biran önce teşhis edilip tedaviye başlanması en doğrusudur.

Tedavi ile astımdan kurtulabilir miyim?
Özellikle çocuklukta şikayetleri başlayan astımlıların bir kısmında, hastalık erişkin yaşlarda tamamen iyileşebilmektedir. Ancak daha sıklıkla, hastalar hastalıkları ile birlikte yaşamakta; kendilerine önerilen tedavi ve tavsiyelere uydukları oranda önemli bir yakınmaları olmamakla birlikte tedaviyi kestiklerinde bir süre sonra daha hafif olarak yeniden şikayetleri başlamaktadır.

Astım nasıl tedavi edilir?
Astım, hasta hekim ve hasta yakınlarının (anne, baba, eş ve öğretmen gibi) işbirliği ile tedavi edilebilir. Bu işbirliği olmaksızın sadece doğru ilaçların reçete edilmesiyle hastalık tedavi edilemez. Tedavi uzun sürelidir. Hasta hekimine güven duymalı, tavsiyelerine uymalı, ilaçlarını usulüne uygun şekilde kullanmalı, düzenli olarak kontrollerini yaptırmalı, sorunu olduğunda hekimine kolayca ulaşabilmelidir.

Astım hangi ilaçlarla tedavi edilebilir?
Bu soruya ancak hastanın hekimi karar verebilir. Hatta bu sorunun doğru cevabını bulmak için hekimin hastayı muayene edip, bir kaç kez kontrollerde sonucu gözlemesi gerekebilir. Hasta için en uygun tedaviyi bulmak zaman alabilir. İlk muayene ve kontrolde yeterli sonuç alınmayabilir. Bir astımlı hastaya verilen tedavi bir diğeri için yetersiz, fazla veya zararlı olabilir.

Sprey ilaçları kullanmak zorunlu mudur?

Sprey türü ilaçlar astım tedavisinde tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır. Nefes yoluyla hap, şurup veya enjeksiyon şeklindeki uygulamalara göre daha az miktarda ilaç kullanarak daha güçlü etki elde edilebilir ve aynı zamanda ilaçların istenmeyen yan etkilerinden kaçınmak mümkündür. Çünkü, sprey şeklinde kullanılan ilaç sadece hastalığın yerleştiği solunum yollarına ulaşır ve etkisini burada gösterir iken; ağızdan veya enjeksiyon şeklinde verilen ilaç, tüm vücuda dağılıp her yerde ve dolayısıyla etkili olması istenmeyen organlarda da (kalp, böbrek vb) etkileri görülebilir. Üstelik sprey türü ilaçların etkileri alındıktan sonra dakikalar içinde hemen başlamakta iken ağızdan veya enjeksiyonla verilen ilaçların etkilerinin gözlenmesi için saatler geçmesi gerekir.




Uzm. Dr. Orhan DALKILIÇ
GÖĞÜS HASTALIKLARI UZMANI

emeklerine sağlık..



emeklerine sağlık..





ben tesekkür ederim kardeşim gözlerinize saglık.
aslında konu saglık olunca tüm bedene saglık diyelim dimi ;)


Hastalıklar ve Tedavi yöntemleri

MollaCami.Com