Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Harika bir antioksidan bulundu!..

Uluslar arası firmalar hangi antioksidanı meşhur edeceklerine karar verdikten sonra bir plan dahilinde çalışmaya koyulurlar. Peki, ama bu plan nasıl işler?

“Antiaging” yani “yaşlanmayı geciktirici” ilaçlar iki gruba ayrılır.

1-İlaç firması sahiplerinin yaşlanmasını geciktiren ilaçlar:

Kapsüllere sıkıştırılmış tüm vitaminler, antioksidanlar ve destek ürünleri bu grupta yer alır. Bu ürünlerin yaşlanmayı geciktirdiğine dair hiçbir ciddi bilimsel kanıt olmamasına rağmen peynir ekmek gibi satılırlar. Ülke olarak vitamin, mineral, balık yağları ve bitkisel ürünlere yılda 100 milyon doların üzerinde para harcıyoruz. Firma ortakları da bizim paralarımızla stresden uzak, uzun ve sıhhatli bir yaşam sürüyorlar.

2-Yutanların yaşlanmasını geciktiren ilaçlar.

Üzülerek söyleyeyim bu gruba giren bir ilaç henüz bulunamadı. (Olsa kendim içerdim.)

Biliyorsunuz, vitamin ve antioksidan dediğimiz maddeler normalde sebze ve meyvelerde bol miktarda bulunan, hücrelerimize çeşitli yararları olan maddelerdir. Büyük bir rekabetin olduğu sektörde bir ilaç fırmasının ciroyu ve karı artırmasının en iyi yolu yeni bir ürün bulmaktır.

Meyvelerin içinde zaten onlarca antioksidan bulunduğundan günümüz teknolojisinde yeni bir madde bulmak pek de zor değildir. Maharet yeni bir antioksidan bulmaktan ziyade onu meşhur etmektir, aynı bir sanatçıyı ünlü yapmak gibi...

Çok iyi resim yapmanızın veya sesinizin çok güzel olması meşhur olmanıza yetmez ama arkanızda sizi destekleyen bir PR ajansı, sektörde kuvvetli bağlantılarınız varsa kısa sürede ünlü olabilirsiniz.

Uluslar arası firmalar hangi antioksidanı meşhur edeceklerine karar verdikten sonra bir plan dahilinde çalışmaya koyulurlar. Önce medyada falanca meyva veya sebzenin (X) maddesi açısından çok zengin olduğundan bahseden yazılar okursunuz.

“Bu (X) maddesi de ne ola ki?” diye merak eder, onun hücrenin zarından şöyle girdiğini, mitokondriye böyle bağlandığını, hücresel atıkları hop diye temizlediğini öğrenirsiniz. (Ne hikmetse gücü artırır, cildi güzelleştirir ve yaşlanmayı gecirtirir...) “Tamam” dersiniz, “Parasıynan değil mi kardeşim? O madde hangi meyvada varsa ben de yerim...”

Örneğin üzümde bulunan “resveratrol” son birkaç yıldır sürdürülen büyük bir kampanya ile meşhur edilmiştir. Siz tam “Aman üzüm çok faydalıymış bol bol yiyeyim” diye düşünürken konunun uzmanlarından uyarı gelir:

“Dikkat!.. Üzümün içindeki Resveratrol çok faydalıdır ama yeteri miktarda almak için günde 50 kilo üzüm yemeniz veya 180 şişe içmeniz gerekir.” Oppalaaa... Hevesiniz kursağınızda kalmıştır. Veee... İşte bu sırada ilaç firmaları sahneye çıkar:

“Kendinizi zorlamayın, bizim hazırladığımız konsantre hapları kullanabilirsiniz.”

Öneri son derece mantıklıdır, hedef onikiden vurulmuştur. Daha önceden (X) maddesinin onlarca faydasını öğrenen insanlar hapı yutmak için hazırdır. Kimse doğanın bu faydalı! maddeyi neden üzümün içine çok az miktarda koyduğunu düşünmez.

Bu kadar yüksek konsantrasyonda vücuda alınan bir maddenin uzun vadede bazı zararları olabileceği de hiç akla gelmez.

Şöyle geçmiş yıllara doğru bir gidelim, her gün C vitamini yuttuğunuz günleri hatırlayın. “Günde 500 mgr, hayır olmaz 1 gram, en iyisi iki gram C vitamini yutun” dediğimiz günler mazide kaldı.

Şimdi grip olanlara bile C vitamini vermiyor, akciğer kanserinin yayılma hızını artırdığı korkusu ile koruyucu olarak C vitamini kullanılmasını önermiyoruz. Ya meşhur antioksidan E vitaminine ne demeli?

Hem kanser oranlarını artırdığı hem de göz dibinde bozukluklar yaptığına dair pek çok makale yayınlandı. Son artist Resveratrol’ün sahneye çıkmasıyla geçen yılların ünlüsü Q enzim-10’in havası sönmeye başlamıştı. Satışları düştüğü için onu assolist kolesterol ilaçlarının yanına eklemeye çalışıyorlar. Efendim, kolesterol ilacı alanlar mutlaka birlikte “Q enzim-10” almalıymış!.. Yutarsanız...

Önümüzdeki aylarda hangi sanatçının sahneye çıkacağını şimdiden size söyleyeyim. Karpuzun içinde kansere, cilde, kalp damar hastalıklarına iyi geldiği bilinen likopen maddesine ek olarak bir başka mucizenin daha olduğu anlaşılmış:

“Sitrulin.” ! Hadi bakalım bu yaz karpuzla idare edin, yakında ilaç firmalarının “Yeterli Sitrulin’i almak için bir kamyon karpuz yemeniz lazım” ya da “Sitrulin karpuzun içinde değil kabuğunda varmış en iyisi hapını yutun” diyeceklerinden eminim...



Dr. Murat Kınıkoğlu

Cok aydinlatici bir o kadar da ibrek verici bir yazi , paylasim icin sagolun.... :o

Çok güzel bir yazı olmuş elinize sağlık çoğunu bilmiyordum ???

Rica ederim, okudugunuz için ben tesekkür ederim.


Sağlık Haberleri

MollaCami.Com