Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


ALLAH'ın Kılıcı Halit Bin Velid

Hâlid bin Velid, Kureyş arasında süvâriliği ve askerliği ile tanınırdı Bedir ve Uhud savaşlarında henüz Müslüman olmadığından düşman birliklerinden birinin kumandanıydı Hudeybiye’de de düşman tarafında idi


Kardeşi Velid, Bedir’de esir edildi Fidye karşılığında serbest bırakılıp, Mekke’ye dönünce, îmâna geldi ve tekrar Medîne’ye döndü Oradan, Hz Hâlid bin Velid’in Müslüman olması için, teşvik edici mektuplar gönderdi Resûlullah efendimiz de teşvik edici sözler söyledi


İslâma meyli arttı


Hâlid bin Velid, Peygamber efendimizin sözlerini haber alınca, İslâma meyli arttı Peygamberimizin yanına gitmek için hazırlandı Bu durumu kendisi şöyle anlatıyor:


"Allahü Teâlâ, benim hayrımı dilediği zaman, kalbime İslâmiyet sevgisini düşürdü Beni, hayır ve şerri anlayacak hâle getirdi Kendi kendime dedim ki:


- Ben, Muhammed’e karşı her savaş yerinde bulundum Bulunduğum savaş yerlerinden hiçbiri yoktur ki, dönerken, aykırı ve yanlış bir iş üzerinde bulunduğumu ve Muhammed’in, muhakkak gâlip geleceğini içimde sezmiş olmayayım!


Resûlullah efendimiz, Hudeybiye’ye çıkıp geldiği zaman, ben de, müşrik süvârilerinin başında yola çıktım Usfan’da, Resûlullah efendimizle Eshâbına yaklaşıp gözüktüm Resûlullah efendimiz, bizden emîn bir sûrette Eshâbına öğle namazını kıldırıyordu Üzerlerine, birden baskın yapmayı düşündükse de, gerçekleşmedi Böyle olması da, hayırlı oldu


Resûlullah efendimiz, kalbimizden geçenleri sezmiş olmalı ki, ikindi namazını, Eshâbına korku namazı olarak kıldırdı Bu, bana çok tesir etti Kendi kendime, “Bu zât, herhâlde, Allah tarafından korunuyordur” dedim Mekke’ye döndüğümde, çeşitli düşünceler içinde bocalıyordum


Ertesi sene, Resûlullah efendimiz umre için Mekke’ye gelip girince, Ondan gizlendim Kendisinin Mekke’ye girişini görmedim


Üstün tutardık


Kardeşim, Velid bin Velid de umre için gelip Mekke’ye girmişti Beni arayıp bulamayınca, bana bir mektup yazmış ve mektubunda şöyle demişti:


(Doğrusu, ben, senin İslâmiyetten böyle tedirgin olmak ve yüz çevirip gitmekteki görüşün kadar şaşılacak bir görüş görmedim! Hâlbuki, eğri yola gitmekten seni alıkoyacak bir aklın da var! Aklını kullansan ya! İslâmiyet gibi bir dîni, kim bilmez ve tanımaz olabilir?!


Resûlullah efendimiz, seni, bana sordu "Hâlid nerededir?" dedi Ben de, "Allah, onu getirir" dedim Resûlullah efendimiz bunun üzerine buyurdu ki:


- Onun gibi bir adam, İslâmiyeti bilmez ve tanımaz olabilir mi? Keşke o, bütün savaş ve çabalarını Müslümanların yanında, müşriklere karşı gösterseydi, kendisi için ne kadar hayırlı olurdu! Biz, kendisini başkalarına tercih eder, üstün tutardık!


Ey kardeşim! En elverişli, en yararlı yerlerde kaçırmış bulunduğun firsatlara acele yetiş!)


Bana, kardeşimin bu mektubu gelince, gitmek için, acele ettim İslâmiyete olan isteğim de arttı Resûlullah efendimizin söyledikleri ise, beni çok sevindirdi, ferahlattı”


Hâlid bin Velid söyle anlatır: Kardeşimin mektubu bana ulaşınca, Müslüman olma arzûsu bende çok kuvvetlendi Gitmek için acele ediyordum Resûlullahın söyledikleri beni çok sevindirmişti O gece uyurken, rüyâmda sıkıntılı dar ve çöl gibi susuz yerlerden, yemyeşil geniş ve ferah bir yere çıkmıştım Medîne’ye varınca, bu rüyâmı Hz Ebû Bekir’e anlatıp, tâbirini ondan sormaya karar verdim


Bana kim arkadaş olabilir?


Ben Resûlullaha gitmek için hazırlanırken, “Acaba oraya giderken bana kim arkadaş olabilir” diye düşünüyordum Safvân bin Ümeyye’ye rastladım Vaziyeti ona anlattım O teklifimi reddetti Daha sonra Ikrime bin Ebû Cehil’e rastladım O da aynı şekilde dâvetimi reddedince, evime gittim Hayvanıma binip, Osman bin Talha’nın yanına gittim


Ona da aynı şekilde, Müslüman olmak üzere, Peygamberimize gideceğimi, kendisinin de gelmesini söyledim Tereddütsüz kabul etti ve ertesi günü seher vakti beraberce yola çıktık Hadde denilen yere vardığımızda, Amr bin Âs ile karşılaştık O da Müslüman olmak için Medîne’ye gidiyordu


Hep beraber Medîne’ye vardık Elbisenin en güzelini giyip, Resûlullah efendimizle görüşmeye hazırlandım O sırada kardeşim Velid geldi ve dedi ki:


- Acele et! Çünkü Peygamberimize sizin geldiğiniz haber verilmiş ve O da çok sevinmiştir Şimdi sizi bekliyor


Ben de acele ile O yüce Peygamberin huzuruna vardım Gülümsüyordu Selâm verip dedim ki:


- Allahtan başka ilâh olmadığına ve senin de Allahın Peygamberi olduğuna sehâdet ediyorum


- Sana hidâyet veren, doğru yolu gösteren Allaha hamd olsun Senin akıllı olduğunu biliyor, bunun, er veya geç seni selâmet ve hayra ulaştıracağını umuyordum


Günahlarını bağışla!


Sonra günahlarımın affı için, Allahü teâlâya duâ etmesini istedim Resûlullah efendimiz de buyurdu ki:


- İslâmiyet, kendisinden önce işlenmiş olan günahları söküp atar


Sonra da ellerini açarak duâ buyurdular:


- Yâ Rabbî! Hâlid’in, kullarını, senin yolundan çevirmek için gösterdiği bütün çabalarından ileri gelen günahlarını bağışla!


Peygamber efendimiz, bana, kendi evinin yanında bir yer verdi Beni savaşta hep süvâri birliklerinin başına kumandan tâyin etti Daha sonra Mekke’de iken gördüğüm rüyâyı Hz Ebû Bekir’e anlattım O da buyurdu ki:


- Görmüş olduğun o ferahlık yer, Allahü teâlânın, seni, müşriklikten İslâmiyete erdirmesidir


Hz Hâlid bin Velid’in Müslüman olması, hicretin sekizinci yılında oldu Müslüman olduktan sonra Medîne’de yerleşti


Hz Hâlid bin Velid, Müslüman olduktan sonra, ilk olarak Mûte gazâsında bulundu İslâm askeri Mûte’ye hareket ederken, Peygamber efendimiz buyurdu ki:


- Cihâda çıkacak olan şu insanlara Hz Zeyd bin Hârise’yi kumandan tâyin ettim Eğer o şehîd olursa, yerine Ca’fer bin Ebî Tâlib geçsin O da şehîd olursa, yerine Abdullah bin Revâha geçsin Eğer o da şehid olursa, aranızda münâsip gördüğünüz birini seçip, ona tâbi olursunuz


Birini kumandan seçin!


Mûte harbi başladı Şiddetli çarpışma olurken; Hz Zeyd bin Hârise, Hz Ca’fer ve Hz Abdullah bin Revâha sırasıyla şehîd oldular Sonra sancak Hz Sâbit bin Akrem’e verildi O, sancağı bir yere dikip, mücâhidleri yanına çağırdı Herkes toplanınca dedi ki:


- Aranızdan birini kendinize kumandan olarak seçiniz ve ona tâbi olunuz!


Ona dediler ki:


- Biz seni kumandan seçtik


Bunun üzerine, “Ben bu işi yapamam” dedi ve Hz Hâlid bin Velid’e dönerek dedi ki:


- Yâ Hâlid! Senin savaş tecrüben, askerî bilgin, askeri heyecanlandırarak harekete geçirmen benden fazladır Sancağı acele al! Savaş devam ederken bu işlerle oyalanmamız bizim aleyhimize oluyor!


Böylece Hz Hâlid bin Velid sancağı aldı Akşam vakti yaklaşmış idi Güneş batıncaya kadar pek müthiş çarpıştı Onun bu mahâretine kâfirler bile şaşırdılar Akşam oldu Sabahleyin tekrar saldırılacaktı


Hz Hâlid bin Velid, şaşılacak derecede askerî dehâya ve savaş tecrübelerine sahip bir kahramandı Sabah olunca, İslâm askerinin düzenini değiştirdi Sağ taraftakileri sol tarafa, sol taraftakileri sağ tarafa, ön taraftakileri arka tarafa ve arka taraftakileri ön tarafa aldı


Rum askerleri, daha önce tanımış oldukları kişilerle karşılaşmayınca, hepsi birden şaşırdılar “Demek ki, bunlara yardımcı kuvvetler gelmiş” diyerek korkuya kapıldılar


Hz Hâlid bin Velid’in kumandasındaki mücâhidler, Rum askerlerinin morallerinin bozulmasından istifade edip, hücûma geçtiler Üç bin kişilik İslâm askeri, Heraklius’un yüzbin kişilik ordusunu bozguna uğrattı


Başarının sırrı


Başkumandan Hz Hâlid bin Velid’in elinde, o gün dokuz kılıç parçalandı Rum askerinin çoğu kılıçtan geçirildi Peygamber efendimiz, Hz Hâlid bin Velid’in, bu fevkalâde başarısını haber aldığı zaman, onu “Seyfullah = Allahın kılıcı” lâkabı ile şereflendirdi

Hâlid bin Velîd hazretleri, başında sarığı arasında bir sakal-ı şerîf taşırdı Bunu taşıdığı her muhârebede zafer kazanırdı


Bütün savaşlarda muzaffer olmasının sebebini sorduklarında, sarığını çıkarıp, içindeki mübârek sakal-ı şerîfi gösterir ve onun sayesinde zafer kazandığını söylerdi


Peygamber efendimiz Hz Hâlid bin Velid’i Benî Huzeyme kabîlesini İslâma dâvet için gönderdi Onlarla anlaşma yaptı Hicretin onuncu senesinde, yine Hz Hâlid bin Velid’i, Hâris bin Kâ’b oğullarına gönderdi Peygamber efendimiz, ilk üç gün kılıç kullanılmamasını tenbih etmişti Bunun için Hz Hâlid bin Velid, tatlılıkla işi halletti ve onlar da İslâmı kabul ettiler


Allaha hamd ederim


Hz Hâlid bin Velid, Hâris bin Kâ’b oğullarının İslâma gelmesi üzerine, Peygamber efendimize bir mektup gönderdi Bu mektup şöyledir:


"Bismillâhirrahmânirrahîm Hâlid bin Velid tarafindan, Allahü teâlânın Resûlü Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâma, Esselâmü aleyke yâ Resûlallah!


Kendisinden başka ilâh olmayan Allahü teâlâya hamd ederim Yâ Resûlallah, beni, Hâris bin Kâ’b Kabîlesine gönderdiniz Onlarla üç gün savaşmamamı ve onları İslâma dâvet etmemi, Müslüman olurlarsa, aralarında kalmamı ve İslâmın esaslarını, Allahü teâlânın kitabını ve Resûlünün sünnetini öğretmemi, eğer Müslüman olmazlarsa savaşmamı emir buyurmuştunuz


Ben de, emr-i şerîfleriniz üzere hareket ederek, Hâris bin Kâ’b oğullarına üçgün nasîhat edip, İslâmı tebliğ ettim


Süvârilerim, “Ey Benî Hârisler! Selâmete ermek isterseniz, Müslüman olunuz!” diye onları İslâma dâvet ettiler Onlar, hiç çarpışmadan Müslüman oldular Ben de onlara, Allahü teâlânın emirlerini, Resûl aleyhisselâmın sünnet-i şerîflerini öğrettim


Yâ Resûlallah! Bundan sonra, nasıl hareket etmem gerektiği hakkında ikinci bir emr-i şerîfiniz gelinceye kadar burada bekleyeceğim Esselâmü aleyke yâ Resûlallah


Peygamber efendimiz de, Hz Hâlid bin Velid’in mektubuna şöyle cevap yazdırdılar:


“Bismillâhirrahmânirrahîm Allahü teâlânın Resûlü Muhammed aleyhisselâmdan, Hâlid bin Velid’e, Esselâmü aleyke Yâ Hâlid! Allahü teâlâya hamd ederim Benî Hâris bin Kâ’blıların kendileriyle çarpışmanıza ihtiyaç kalmadan Müslüman olup, Allahü teâlânın birliğine ve Muhammed’in, O’nun kulu ve Resûlü olduğuna şehâdet ettiklerini ve hidâyete kavuştuklarını haber veren mektubunu elçiniz bana getirdi


Âhiret azâbıyla korkut!


Allahü teâlânın ve Resûlünün emirlerine göre hareket ederlerse, onları âhiret nîmetleriyle müjdele! Eğer aykırı hareket ederlerse âhiret azâblarıyla korkut! Sonra buraya gel! Onların elçileri de seninle beraber gelsin!


Vesselâmü aleyke ve rahmetullahi ve berekâtühü"


Hz Hâlid bin Velid, Peygamber efendimizin vefâtlarından sonra, Hz Ebû Bekir devrinde ortaya çıkan ve Peygamberlik iddiasında bulunan bâzı kimseler üzerine yürüdü Bunlardan Tuleyha ve avânesini öldürdü ve Ayniye bin Husayn’i yakalayıp Medîne’ye getirdi


Yemâme’de Müseylemet-ül-Kezzab’in ordusunu dağıttı Bu muharebede Müseyleme’nin ordusundan 20 bin kişi, Müseyleme de Hz Vahşî tarafından öldürüldü İslâm ordusundan 2000 asker şehîd oldu


Hâlid bin Velid, Peygamber efendimizin vefâtından sonra mürted olanlarla ve zekât vermek istemeyenlerle uğraştı


Hâlid bin Velid, Hz Ebû Bekir tarafından, İslâmın yayılması için, Irak tarafina gönderildi Muzar muharebesinde 30000 İran askeriyle çarpıştı Galip geldi Çoğunu nehre döktü İranlı kumandan Hürmüz’le müthiş çarpışmalar oldu


Hz Hâlid bin Velid’in kumandanlarından Hz Ka’ka bin Amr fevkalâde kahramanlıklar gösterdi ve kalın zincirlerle yapılmış istihkâmları kırdı İran ordusuna karşı muzaffer oldular


Hz Hâlid bin Velid, Kesker’de, İran’ın büyük bir ordusunu âni gece baskınıyla hezimete uğrattı İran kumandanı, kederinden öldü Hz Hâlid bin Velid, Elis’te de İranlılarla yapılan savaşta, gösterdiği kahramanlıklarla askerini coşturdu Bu savaşta da gâlip geldi


İslâma dâvet ediyorum


Hâlid bin Velid, Hîre üzerine yürüdü Kaleyi kuşattı Görüşmek üzere bir kimse istedi Hîreliler dediler ki:


- Öldürmezseniz göndeririz!


Hz Hâlid bin Velid öldürmeyeceklerini söyleyince, Abdülmesih bin Hayyam ile Hîre vâlisi, Hz Hâlid’in huzuruna geldiler Hz Hâlid onlara dedi ki:


- Sizi Allaha ve İslâma dâvet ediyorum Eğer Müslüman olursanız, Müslümanlara âit olan haklara sâhip olursunuz ve Müslümanın yapacağı vazifeleri de yaparsınız Bunu kabul etmezseniz, cizye verirsiniz Bunu da kabul etmezseniz, sizin yaşamaya karşı olan hırsınızdan daha fazla şehîd olmaya karşı istekli olan bir orduyla geldim


Cizye vermeye hazırız!


Abdülmesih ve vâli anlaşma şartlarını görüşmek üzere kaleye girdiler Halk onları merakla bekliyordu Sonra kavmiyle istişâre edip, tekrar Hz Hâlid bin Velid’in yanına gelerek dedi ki:


- Biz, sizinle harp edemeyiz, fakat dîninize de giremeyiz! Size cizye vermeye hazırız!


Bundan sonra, 90 bin dinar üzerinden sulh anlaşması yaptılar


Hz Hâlid bin Velid buraları emniyet altına aldıktan sonra, Anbar kalesini muhasara etti Sulh yoluyla şehri ele geçirdi Bundan sonra, Mehran’ın, Müslümanlarla savaşmak üzere Aynüttemr’de hazırlık yaptığını haber aldı Üzerine giderek bu kaleyi de fethetti


Hz Hâlid bin Velid, Hîrelilerle yaptığı sulhnâmeyi bitirince, İran hükümdarına ve erkânına bir mektup yazdı Bu mektup aynen söyledir:


"Bismillâhirrahmânirrahîm Hâlid bin Velid’den, Rüstem, Mihran ve Acem reislerine


Selâm, hidâyete kavuşanlara olsun! Allahü teâlâya hamdederim O’nun kulu ve Resûlü olan Muhammed aleyhisselâma salâtü selâm olsun


Yaptığınız bütün çalışmalarınızı dağıtan, topluluğunuzu parçalayan, sözlerinizde sizi ihtilâfa düşüren, gücünüzü, kuvvetinizi zayıflatan, mülk ve hâkimiyetinizi elinizden alan Allahü teâlâya sonsuz şükürler olsun”


Fırat’a yöneldi


Bu mektubu, İran’a gönderilmek üzere Hîrelilere teslim etti


Hz Hâlid bin Velid, bundan sonra, yavaş yavaş Fırat tarafına ilerledi Burası, asker sevkiyatı için çok mühim bir mevki idi Fırat nehri kenarında, gayri müslim Araplar, Rumlar ve İranlıların müşterek ordusu ile çetin bir muharebe oldu Bu büyük zaferin elde edilmesi ile Irak’ın her tarafı Müslümanların hâkimiyetine girmiş oldu


Bundan sonra, Halîfe Hz Ebû Bekir, Hâlid bin Velid’e, Şam tarafına hareket etmesini emretti Bunun üzerine Hâlid bin Velid hazretleri, derhal yola çıktı Birçok yerleri ele geçirerek Busra’ya ulaştı Busralılar, Müslüman ordusu karşısında aman dilediklerinden, onlarla cizye ve haraç vermek şartıyla sulh yapıldı Böylece Busralılar can ve mallarını teminat altına aldılar


Bu İslâm ordusu, Ecnadeyn’de yapılan savaşta da galip geldikten sonra, Şam civarına geldiler Şehir üç taraftan kuşatıldı Üç ay süren kuşatmadan netice alınamadı Şehirde bir gün, patriklerden birinin bir oğlu dünyaya geldi Halk her şeyi unutup, bayram yapmaya başladılar


Hâlid bin Velid geceleri uyumayıp vaziyeti araştırırdı Askerî dehâsı ve halkın bu zaafından istifâde edip, ordusuna hücum emri verdi ve ordu şehre girdi Fahl mevkiinde Rumlarla yapılan savaşta, Rum orduları perişan edilerek zafer kazanıldı


Şam’da yapılan ikinci karşılaşmada, Rumların bütün orduları yok edilinceye kadar savaş devam etti Arka arkaya yenilen Rumlar, Anadolu’da papazlar vasıtasıyla köy köy dolaşarak asker topladılar Büyük bir Haçlı seferi düzenlediler 240 bin Rum askeri Yermük’te toplandı Buna karşılık, 46 bin kişilik Müslüman ordusu vardı


Yermük zaferi


Müslüman kumandanlar, Hâlid bin Velid’i başkumandan seçtiler Hâlid, ordusunu biner kişilik bölüklere ayırdı Her bölüğe kumandanlar tâyin etti Askerin mâneviyatını kuvvetlendiren konuşmalar yaptıktan sonra, hücum emrini verdi Bu savaş, tarihte eşine ender rastlanan kahramanlıklara sahne oldu


Rum kumandanlarından Yorgi, Hz Hâlid bin Velid’e gelip Müslüman oldu O da kâfirlere karşı çarpışmaya başladı ve şehîd oldu Harbin şiddetinden öğle ve ikindi namazlarını îmâ ile kıldılar


Allahın kılıcı Hz Hâlid, bütün gücü ile Haçlı ordusunun merkezine yüklendi Merkezdeki kuvvetlerini dağıtınca, Rum ordusu kaçmaya başladı Bu savaşta kan gövdeyi götürdü 100 binden ziyade Haçlı askeri öldürüldü Buna karşılık 3000 Müslüman şehîd oldu


Hâlid bin Velid, 642 yılında Humus’ta hastalandı Yanında silah arkadaşları vardı Vefât edeceği sırada kılıcını istedi Kabzasını tutarak şefkatle okşadı Sonra buyurdu ki:


“- Nice kılıçlar elimde parçalandı İşte bu benim ölümümü görecek olan son kılıcımdır Beni en çok üzen, hayatı hep savaş meydanlarında geçip, yatak yüzü görmemiş olan bu Hâlid’in yatakta ölmesidir


Garip olarak şehîd oldular


Resûlullahın hiçbir Eshâbı, rahat yatağında ölmedi Ya savaş meydanlarında veya uzak beldelerde Dîn-i İslâmı yayarken garip olarak şehîd oldu


Ah Hâlid! Şehîd olamayan Hâlid! Harp, benim etimi çiğneyemedi Şehîdlik mertebesi hariç elde etmediğim makam kalmadı Vücûdumda bir karış yer yoktur ki, ya kılıç yarası, ya bir ok yarası veya bir mızrak yarası olmasın


Ömrü, Dîn-i İslâmı yaymak için savaşlarda at koşturan kimsenin sonu, böyle yatak üzerinde mi olacak?Ölümü her zaman, harp meydanında, atımın üzerinde, düşmana Allah için kılıç sallarken şehîd olarak beklerdim”


Hz Hâlid bundan sonra Yermük savaşını hatırlayarak buyurdu ki:


“- Ah Yermük günü! İnsan kanlarının vâdide sel gibi aktığı Yermük! Şiddetli bir kırağının olduğu gece, gökten boşanan yağmura karşı, kalkanımın altında gecelediğimi unutamıyorum O gece Muhâcirlerden kurulu akıncı birliğimle baskın yapmak için sabahı zor etmiştik


Ah Yermük harbi! Üç bin yiğitle, yüzbin kâfire karşı zafer kazandığımız Mûte’yi bile unutturdun!


Ey yakınlarım! Cihâda sarılın! Bu topraklar ancak cihâd etmekle korunabilir Yermük, Rumlarla yaptığımız ilk büyük savaştır Bundan sonra, daha nice savaşlar birbirini takip edecektir Sakin gaflete düşmeyin!


Şimdi, kendimi at kişnemeleri arasında, Allah Allah nidâlarıyla insanlara dar gelen Yermük Vâdisi’nde hissediyorum Vallahi Rabbimden, beni her gazâda diriltmesini ve o savaşın hakkını vermeyi isterim”


Beni ayağa kaldırın!


Hz Hâlid biraz sustuktan sonra, “Vasiyetimi bildiriyorum, beni ayağa kaldırın!” deyince, ayağa kaldırdılar


“Beni bırakınız! Şimdiye kadar hep taşıdığım kılıcım, artık beni taşısın” diyerek kılıcına dayandı


Bundan sonra, “Ölümü, savaştaymışım gibi ayakta karşılayacağım Öldüğüm zaman, atımı, savaşta tehlikelere dalabilen bir yiğide veriniz! Atım ve kılıcımdan başka bir şeye sahip olmadan öleceğim


Mezarımı, bu kılıcımla kazınız! Kahramanlar kılıç şakırtısından zevk alır” dedi ve yatağına düşüp Kelime-i şehâdet getirerek vefât etti


Sahâbe-i Kirâm

MollaCami.Com