Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim
Halifelerin, Emirlerin ve Salihlerin Ölüm Döşeğindeki Sözleri
Muâviye b. Ebî Süfyan öleceği sırada 'beni oturtunuz' dedi ve Allah'a tesbih etti.
Allah'ı andı. Sonra ağlayıp şöyle dedi: 'Ey Muâviye! İhtiyarlık ve düşkünlükten
sonra mı rabbini hatırlıyorsun? Neden gençlik dalı yemyeşil ve taze iken onu
yapmıyordun?'
Sesi yükselinceye kadar ağladı ve 'Yârab! Asi ve kalbi katı ihtiyara rahmet et! Yârab!
Düşüşleri azalt. Hataları affet. Senden başkasını ümit etmeyene ve senden başkasına
güvenmeyene hilm vasfınla yönel diye dua etti.
Kureyşli bir kişi bir cemaatle beraber ölüm hastalığında olan Muaviye'nin huzuruna
vardılar. Muaviye'nin derisinde kırılmalar gördüler. Bunun üzerine Allah'a hamd ve senâ
ettikten sonra 'Acaba dünya bizim denediğimiz ve gördüğümüzden başka birşey midir?
Biz neşemizle dünyanın çiçeğini, maişetimizle ondan lezzet almayı başardık. Dünya onu
durumdan sonra durum meydana getirmek, bir düğümü diğer düğümden sonra çözmek
suretiyle bizden aldı. Bu bakımdan dünya bize ok atmaya, bizi eskitmeye ve kınamaya
başladı. Yurt olarak dünyaya yuh olsun!' dedi.
Rivayet ediliyor ki Muâviye (r.a) son okuduğu hutbede şöyle dedi: 'Ey insanlar! Ben biçilmiş
bir ekinim. Size idareci oldum. Benden sonra sizin başınıza her geçen muhakkak benden
daha şerlidir. Benden öncekilerin benden daha hayırlı olduğu gibi... Ey Yezidî Ecelim tamam
olduğunda beni yıkamaya akıllı bir kişiyi memur kıl! Zira akıllı kişi Allah Teâlâ nezdinde özel
bir yere sahiptir. Bu bakımdan güzel ve yumuşak şekilde beni yıkasın. Tekbirler sesli getirilsin.
Sonra hazinede bulunan Hz. Peygamberin elbisesinden, kesilmiş kıllarından ve tırnaklarından
burnumun, ağzımın, kulağımın, gözümün üzerine koy. Elbiseyi de kefenlerimin altında bedenimin
üzerine koy! Ey Yezidî Allah'ın anne ve babalar hakkındaki tavsiyesini koru! Beni kefenime
sarıp kabrime koyduktan sonra Muâviye'yi Erhamürrahimîn ile başbaşa bırakın!'
Muhammed b. Ukbe der ki: Muâviye'ye ölüm geldiğinde şöyle dedi: 'Keşke ben Zi Tuva
(Mekke'de bir yerin ismi) da basit hayat yaşayan bir Kureyşli olsaydım. Keşke bu işe hiç
bulaşmasaydım93
Abdülmelik b. Mervan'ın ölümü geldiğinde, Dimeşk'in (Şam) kenarında elbiseyi eline sarıp sonra
yıkama taşına vuran bir bez ağartıcısma baktı ve şöyle dedi: 'Keşke ben bir bez ağartıcısı
olsaydım!. Gün be gün elimin emeğimden yeseydim de dünya işlerinin hiç birinde söz sahibi
olmasaydım'.
Abdülmelik'in bu sözü, Ebû Hâzım'm94 kulağına vardığında Hâzım şöyle demiştir: 'Hamd o Allah'a
mahsustur ki onları, ölüme girdiklerinde, bizim içinde bulunduğumuz durumu temenni edecek
hâle, bizi de ölümümüz geldiğinde onların durumunu temenni etmeyecek hâle getirdi'.
Abdülmelik b. Mervan'a öleceği sırada şöyle denildi:
- Ey müzminlerin emîri! Kendini nasıl hissediyorsun?
- Ben kendimi Allah'ın şöyle dediği gibi hissediyorum:
Andolsun! Sizi ilk defa yarattığımız gibi, yine tek olarak bize geldiniz ve (dünyada) size verip
hayâline daldırdığımız şeyleri arkanızda bıraktınız.(En'âm/94)
Bunu söyledikten sonra öldü.
Abdülmelik b. Meryan'm kızı ve Ömer b. Abdülazîz'in hanımı Fâtıma şöyle diyor: "Ölüm
hastalığından Ömer b. Abdülazîz'in şöyle dediğini duydum: 'Yârab! Günün bir saati dahi olsa
ölümümü onlar için gizle!' Öleceği gün geldiğinde onun yanından çıktım. Başka bir odada
oturdum. Onunla aramda bir kapı vardı. O kendisi için yapılan bir kubbede bulunuyordu.
Şu ayeti okuduğunu duydum:
İşte ahiret yurdu Onu yeryüzünde böbürlenmek ve bozgunculuk yapmak istemeyen kimselere
veririz. İyi akıbet sakınanlarındır. (Kasas/83)
Sonra sükûnete kavuştu. Ben onun artık ne bir hareketini, ne bir sözünü duymaz oldum.
Bir cariyesine dedim ki: 'Bakıver! Acaba uyuyor mu?'
Cariye içeriye girdiğinde bağırdı. Yerimden fırladım, baktım ölmüştü".
Ömer b. Abdülaziz sekerata düştüğü zaman kendisine şöyle denildi:
- Ey mü'minlerin emîri! Bize nasihat et!
- Bu durumumun benzerinden sizi sakındırıyorum. Muhakkak ki bu durum sizin de başınıza
gelecektir!
Rivayet ediliyor ki Ömer b. Abdülazîz'in hastalığı ağırlaşınca bir doktor çuğrıldı. Doktor kendisini
muayene ederek dedi ki:
- Ona zehir içirildiğini görüyorum ve ölmeyeceğinden emin değilim,
- Zehir içmeyenlerin "ölmeyeceğinden de emin değilsin!
- Ey mü'minlerin emîri! Bunu hissettin mi?
- Evet! Benim karnıma girdiği anda hissettim!
- Ey mü'minlerin emîri! Tedavi ol! Ben öleceğinden korkuyorum,
- Rabbim, huzuruna gidilenlerin en hayırlısıdır.Allah'a yemin ederim, eğer bilsem ki şifam
kulağımın yumuşağı yanındadır.Kulağıma elimi uzatıp o şifayı getirmem. Yârab! Mülakatında
Ömer için hayır nasip et!
Böylece birkaç gün kalıp vefat etti.
Vefat edeceği zaman ağladı. Bunun üzerine kendisine Ey mü'minlerin emiri! Seni ağlatan
nedir? Allah seninle sünnetleri ihya edip adaleti diriltti denildiğinde ağlayarak dedi ki:
Acaba hesap için durdurulup şu halkın durumundan sorulmayacak mıyım? Allah'a yemin
ederim! Eğer onların hakkında adaletli hareket etmiş olsaydım yine de Allah'ın huzurunda
bir şey söylememekten korkardım. Ancak Allah, delil getirmek hususunda bana yardım
ederse o başka! Fakat bizim zayi ettiğimiz birçok şeyleri ne yapacağız?
Bunun üzerine gözleri yaşla doldu. Az bir zaman sonra vefat etti.
Vefat edeceği zaman yaklaşınca 'Beni oturtunuz!' dedi. Oturtulunca dedi ki: 'Emrettiğin
halde kusur yapan, menettiğin halde isyana sapan benim!' Bu sözünü üç defa tekrarladı.
Sonra Lâ ilâhe illâllah dedi. Sonra başını kaldırdı. Dikkatle (bir noktaya) baktı. Neden
böyle yaptığı sorulunca, cevap olarak dedi ki: 'Ben bir yeşillik görüyorum. Onlar ne insan,
ne de cindir. Sonra ruhu kabzolundu. Allah ona ve bize rahmet eylesin!
Harun Reşid'den şöyle hikâye olunur: Öleceği zaman kefenini kendi eliyle seçti. Kefenlerine
bakıyor, şöyle söylüyordu:
Malım bana hiçbir yarar sağlamadı. Gücüm benden yok olup gitti.
(Hâkka/28-29)
Halife Me'mun, kurna uzanıp şöyle dedi: 'Ey saltanatı gitmeyen Allah! Saltanatı gidene
merhamet et!'
Halife Mu'tasım, öleceği zaman şöyle diyordu: 'Eğer hayatımın böyle kısa olduğunu bilseydim
yapmazdım!'
Halife Muntasır, öleceği zaman nefsi için titredi. Bunun üzerine kendisine şöyle denildi:
- Ey mü'minlerin amiri! Senin için korkacak bir durum yoktur!
- Şundan başka birşey yok! Muhakkak ki dünya gitti, ahiret gelmektedir!
Amr b. el-As vefat edeceği zaman, çocuklarının sandıklarına bakarak şöyle dedi: 'Acaba
bu sandıkları, içerisindeki eşya ile beraber kim alır? Keşke onlar bir fışkı olsaydı!'
Haccac95 öleceği zaman dedi ki: "Ey Allahım! Beni affet! Çünkü insanlar 'Allah Haccac'ı
affetmeyecektir!' diyorlar".
Ömer b. Abdülazîz, Haccac'ın bu sözünü benimser ve bu sözden dolayı ona gıpta ederdi.
Bu söz Hasan Basrî ye söylendiğinde dedi ki:
- Haccac bu sözü söyledi mi?
- Evet, söyledi!
- Umulur (affolunması umulur).
93) İbn Ebi Dünya
94) Tam adı, Seleme b. Dinar el-A'rec el-Medenî'dir. Tâbiîndendir.
95) Haccac b. Yusuf binlerce kişinin kanma girmiş bir caniydi; Bu bakımdan Haccac-ı Zâlim
diye tanınır. H. 95'de Ramazan'm 26. günü Vasıfta ölmüştür
İhya-u Ulumiddin
Rabbim..hayırlı ömür..İmanlı ölüm nasip buyursun...
size de güzel kardeşim ,Rabbim kabir azabı hiç yaşatmasın...
emeğinize sağlık...