Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


hz ummu eymen ra

Ümm-i Eymen tevekkül sahibi bir hanımdı. En zor durumlarda bile cenab-ı Haktan ümidini kesmez,Ondan yardım beklerdi. Bu teslim ve tevekkülünün mükâfatını hemen görürdü.

Hicret ederken, Revha yakınlarında gecelemişti. Çok susamıştı. Yanında bir damla dahî su yoktu. Hiç telaşlanmadı. Çünkü kullarına karşı son derece merhametli olan Rabbinin, gördüğüne ve yardım edeceğine inancı sonsuzdu. Susuz ve bîtap düşmeyeceğinden emindi. Nitekim cenab-ı Hakkın yardımı gelmekte gecikmedi.
Gökten beyaz bir urgana bağlanarak sarkıtılmış bir kova gördü. Cenab-ı Hakka hamd ve şükür ederek kalktı, kovanın yanına gitti. İçi tamamiyle, berrak ve buz gibi su ile doluydu. Kana kana içti. Tamamen susuzluğu geçti ve rahatladı.
Bu vakayı nakleden Ümm-i Eymen şöyle der: “Artık bundan sonra bir daha hiç susamadım.”

Ümm-i Eymen çok cesur idi. Bazı savaşlara katılmıştı. Hatta birkaç kadınla birlikte Uhud’da yaralıları tedavi etti. Mücahidlere su dağıttı.
Ümm-i Eymen, Peygamberimizi çok severdi. Hayatını Peygamberimize feda edebilecek bir imana sahipti. Resulullahı devamlı sevinçli görmek ister, onun üzülmesine hiç tahammül edemezdi. Resulullahla birlikte sevinir, onunla birlikte üzülürdü.

Birgün Peygamber Efendimiz(sallallahu aleyhi vesellem) hasta bir çocuğu kucağına almıştı. Çocuk hastalığın tesiriyle inliyordu. Peygamber Efendimiz(sallallahu aleyhi vesellem) şefkatinden ağladı. Resulullahın ağladığını gören Ümm-i Eymen de ağlamaya başladı. Peygamber Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) niçin ağladıklarını sordular. Ümm-i Eymen de, Ona olan sevgisini şöyle ifade etti:
- Resulullah Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) ağlarken, ben nasıl olur da ağlamam?
Ümm-i Eymen, oğlu Eymen’in Huneyn gazvesinde şehit olması üzerine çok sabır gösterdi. Şehit annesi olmaktan büyük bir memnuniyet duydu. Bunun gibi her türlü sıkıntılara büyük bir tevekkülle sabretti.

Ümm-i Eymen, kocası Ubeyd bin Zeyd ile mesut bir hayat yaşıyordu. Kocası Ubeyd’in vefatından sonra, Peygamber Efendimiz(aleyhissalatu vesselam), kendisine annelik yapan, imanı uğrunda her türlü yokluk, çile ve ızdıraplara göğüs geren, hatta bunun için işkencelere maruz kalan fedakâr dadısını tek başına bırakmadı. Birgün eshabına hitaben buyurdu ki:
- Cennet ehlinden bir kadınla evlenmek isteyen Ümm-i Eymen’le evlensin.
Böylece onun Cennetlik bir kadın olduğuna işaret ediyordu.
Ümm-i Eymen Resulullahın kendisi hakkında bu sözünü duyunca, sevinçten ne yapacağını şaşırdı. Öyle ya! Bir müslüman için, bundan daha büyük bir saadet düşünülebilir miydi?

Resulullahın davetine ilk icabet eden, evlatlığı Zeyd bin Hârise oldu. Hazreti Zeyd, genç bir sahabîydi. Ümm-i Eymen gibi yaşlı bir kadın ile evlenmeye, sırf Allah(celle celalüh)ın Resulünü memnun edebilmek için talip olmuştu. Peygamberimizin rızasını dünyevî lezzete tercih etti. Bundan sonra Resulullah Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) bu büyük sahabîsi ile dadısını nikâhladı.
Babası gibi büyük bir sahabî olan, İslâm kumandanlarından Üsâme bin Zeyd, bu evlilikten dünyaya geldi.

Ümm-i Eymen’in, Peygamberimizin yanında ayrı bir yeri vardı. Bazan latifede bulunarak onun gönlünü alırdı. Fakat Peygamber Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) latife yaparken bile doğru söyler, hakikati ifade buyururdu. Muhatabını incitmeden sevindirir, neşelendirirdi.
Ümm-i Eymen bir defasında Resulullahın huzuruna girerek, “Bana bir binek temin ediniz” diye ricada bulundu. Resulullah Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki:
- Seni dişi devenin yavrusuna bindireceğim.
Ümm-i Eymen Resulullahın nüktesini anlamadı. Bu sebeple dedi ki:
- Ey Allah(celle celalüh)ın Resulü, yavrunun beni taşımaya gücü yetmez. Hem ben deve yavrusu istemiyorum ki...
Peygamber Efendimiz(sallallahu aleyhi vesellem) sözünü tekrarlayarak buyurdu ki:
- Seni, ancak dişi bir devenin yavrusuna bindireceğim.
Böylece yüce Peygamber Efendimiz(sallallahu aleyhi vesellem) şaka yaparken dahî hakikati beyan ediyordu. Her deve, dişi bir deveden doğması sebebiyle dişi devenin yavrusu değil miydi?

Ümm-i Eymen Peygamberimizin vefatında, yanında bulundu. Gözyaşlarını tutamıyordu. Kendisine dediler ki:
- Niçin bu kadar ağlıyorsun?
- Ben Resulullahtan ayrılacağımızı biliyordum. Bunun için ağlamıyorum. Ben vahyin kesilmesine ağlıyorum.
Bu büyük İslâm kadınına Peygamberimizden sonra Hazreti Ebu Bekir ve Hazreti Ömer de layık olduğu hürmeti gösterdiler. Çünkü, Resulullahın değer verdiği kimseler, sahabîlerin yanında da kıymetliydi. Bu sebeple zaman zaman ziyaretine giderler, varsa ihtiyaçlarını görürlerdi. O da duâ ederdi.
Yaşı bir hayli ilerleyen Ümm-i Eymen Hazreti Osman’ın halifeliğinin ilk yıllarında vefat etti.

tşkkrlr...

eline sağlık

RABBİM onların ahlakıyla ahlaklanmayı nasip etsin inşallah..


tşkkrlr...

Paylaşımınız için Teşekkürler...


Sahâbe-i Kirâm

MollaCami.Com