Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Beş önemli ders...

Birinci önemli ders...

Size hizmet edenleri hep hatırlayın..
Bir pastanın uc otuz paraya satıldığı günlerde 10
yaşında bir çocuk pastaneye girdi. Garson kız hemen koştu.. Çocuk sordu: "Cukulatalı pasta kaç para?.."
"50 cent!.." Çocuk cebinden çıkardığı bozukları saydı. Bir daha sordu:
"Peki dondurma ne kadar.."
"35 cent" dedi garson kız sabırsızlıkla..

Dükkanda yığınla müşteri vardı ve kız hepsine tek başına koşuşturuyordu.
Bu çocukla daha ne kadar vakit geçirebilirdi ki..
Çocuk parasını bir daha saydı ve "Bir dondurma alabilir miyim lütfen" dedi.

Kız dondurmayı getirdi. Fişi tabağın kenarına koydu ve öteki masaya koştu. Çocuk dondurmasını bitirdi. Fişi kasaya ödedi.

Garson kız masayı temizlemek üzere geldiğinde, gözleri doldu birden. Masayı sanki akan yaslar temizleyecekti. Bos dondurma tabağının yanında çocuğun bıraktığı 15 centlik bahşiş duruyordu..

İkinci önemli ders...

Önemli olan vermektir...

Yıllar önce hastanede çalisirken, ağır hasta bir kız getirdiler.
Tek yasam sansi bes yaşındaki kardeşinden acil kan nakli idi. Küçük oğlan aynı hastaliktan mucizevi şekilde kurtulmuş ve kanında o hastalığın mikroplarını yok eden bağışıklık oluşmuştu.

Doktor durumu beş yasindaki oğlana anlattı ve ablasına kan verip vermeyeceğini sordu. Küçük çocuk bir an duraksadı. Sonra derin bir nefes aldi ve;
"Eger kurtulacaksa, veririm kanımı" dedi.

Kan nakli ilerlerken, ablasının gözlerinin içine bakiyor ve gülümsuyordu. Kızın yanaklarına yeniden renk gelmeye baslamıştı, ama kucuk cocugun yüzü de giderek soluyordu.. Gülümsemesi de yok oldu.

Titreyen bir sesle doktora sordu:
"Hemen mi öleceğim?.."
Küçük doktoru yanlış anlamiş, ablasına vücudundaki bütün kanı verip, öleceğini sanmisti.

Üçüncü önemli ders...

Yağmurda otostop!...
Bir gece vakit gece yarısına doğru Alabama otoyolunun kenarında duran bir zenci kadın gördüm. Bardaktan boşanırca yağan yağmura rağmen, bozulan arabasının dışında duruyor ve dikkati çekmeye çalışıyordu. Gecen her arabaya el sallıyordu. Yanında durdum. 60 li yıllarda bir beyazın bir zenciye hem de Alabama da yardıma kalkışması pek olağan şeylerden değildi. Onu kente kadar götürdüm. Bir taksi durağına bıraktım. Ayrılırken ille de adresimi istedi. Verdim. Bir hafta sonra kapım calindi. Muazzam bir konsol televizyon indiriyordu adamlar. Bir de not ekliydi, armağanda..
"Gecen gece otoyolda bana yardımınıza teşekkür ederim. O korkunç
yağmur sadece elbiselerimi değil, ruhumu da sırılsıklam etmişti.
Kendime güvenimi yitirmek üzereydim, siz çıka geldiniz. Sizin
sayenizde ölmekte olan kocamın yatağının bas ucuna zamanında
ulaşmayı başardım.
Biraz sonra son nefesini verdi. Tanrı bana yardim eden sizi ve
başkalarına karşılık beklemeksizin yardim eden herkesi kutsasın!..
En iyi dileklerimle, Bayan Nat King Cole."

Dördüncü önemli ders...

Yolumuzdaki engeller..
Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacakti?

Ülkenin en zengin tüccarlari, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanin etrafindan dolaşıp saraya girdiler. Pek cogu krali yüksek sesle eleştirdi. Halkindan bu kadar vergi alıyor, ama yollari temiz tutamıyordu. Sonunda bir koylu çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sirtindaki kufeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya
sarıldı ve ıkına sıkına itmeye basladı. Sonunda kan ter içinde kaldi ama, kayayı da yolun kenarina çekti.

Tam kufesini yeniden sirtina almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gordu. Açtı. Kese altın doluydu. Bir de kralin notu vardı içinde.. "Bu altinlar kayayi yoldan ceken kisiye aittir" diyordu kral.
Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı. "Her engel, yasam koşullarını daha iyileştirecek bir fırsattır...

Beşinci önemli ders...

Okuldaki ikinci ayımda, hocamız test sorularını dağıttı.
Ben okulun en iyi öğrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadan geldim ve orada çakıldım kaldım. Son soru şöyleydi:
"Her gün okulu temizleyen hademe kadının ilk adi nedir?.."

Bu herhalde bir çeşit şaka olmalıydı. Kadını yerleri silerken hemen her gün
görüyordum. Uzun boylu, siyah saçlı bir kadındı. 50 lerinde falan olmalıydı. Ama adını nerden bilecektim ki!..

Son soruyu yanıtsız bırakıp kağıdı teslim ettim. Süre biterken bir öğrenci, son sorunun test sonuçlarına dahil olup olmadığını sordu.

"Tabii dahil" dedi, hocamız.. "İş yaşamınız boyunca insanlarla karşılaşacaksınız. Hepsi birbirinden farklı insanlar. Ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizi hakkeden insanlar bunlar. Onlara sadece gülümsemeniz ve Merhaba demeniz gerekse bile..."
Bu dersi hayatim boyunca unutmadım. O hademenin adini da.. Dorothy idi.

gönül gözünü açabilene öylesine yüklü mesjlar var ki alemde sağol kardelen güzel olmuş derlemen...

Görebilen yüreğine sağlık :)


gönül gözünü açabilene öylesine yüklü mesjlar var ki alemde sağol kardelen güzel olmuş derlemen...


Görebilen yüreğine sağlık :)

cok teşekkurler kardesım cok guzeldı yalnız su kısmı degıstırmemız mumkun mu

T---ı bana yardim eden sizi ve
başkalarına karşılık beklemeksizin yardim eden herkesi kutsasın!..
:-[


T---ı bana yardim eden sizi ve
başkalarına karşılık beklemeksizin yardim eden herkesi kutsasın!..
:-[


Dikkatinden ötürü tebrik ederim.
Bu kısmı yazarken ikilem içerisinde kaldığımı söylemeden geçemeyecem.
Yalnız en son orjinal hali ile kalmasını istedim. Neden mi? Gayri müslimlerin nasıl bir düşünce içerisinde olduklarını görmemiz ve bizim ne denli idrak içerisinde olmamız gerektiğini farkdebilmemiz için idi...

Ama yine de içiniz rahat etmeyecekse düzenleyebilirim :)

siz uygun olanı daha ıyı bılırsınız kardesım takdır sızın ;)


Kişisel Gelişim

MollaCami.Com