Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Afrâ Hatunun iki oğlu Muaz ile Muavviz (R.A) Kahramanlıkları

Müslümanlar, bu harpte daha ziyâde, Kureyş'in elebaşılarını gözetip temizlemek istiyorlardı. Çünkü Müslümanlar, ne çektilerse onların elinden çekmişlerdi. Onun için, Kureyş ulularından çoğunun Bedir harbinde öldürüldüğünü görüyoruz.

O zamanlar İslam düşmanlığının azılı lideri, elebaşısı Ebû Cehil idi. Ensardan Afrâ Hatunun iki oğlu Muaz ile Muavviz, onu öldürmeğe and içmişlerdi. Bu iki genç, harbin en şiddetli zamanında Abdurrahman ibn-i Avf'a rastlamışlar, Ebû Cehil'i tanımadıklarından, kendisinden Ebû Cehli göstermesini ısrarla ricâ etmişlerdi. O sırada, Ebû Cehil karargâhından müşrikleri kışkırtmak için çıkmış, "anam beni bu gün için doğurdu" diye, harbi kızıştırıyordu. Abdurrahman ibn-i Avf, Ebû Cehl'i Afrâ Hatunun iki genç oğluna gösterdi. Onların ikisi de yıldırım gibi at üzerindeki Ebû Cehil'e saldırdılar. Yaralayıp yere düşürdüler. Bu arada kendileri de şehîd edildiler.

Afrâ Hatunun oğulları gibi, Ebû Cehl'i arayanlar arasında Ensardan Muaz ibn-i Amr da fırsat kolluyordu. O esnâda Ebû Cehl'in yanına yaklaşarak kılıncını salladı ve ayağını yaraladı. Artık yürüyemez hâle gelen küfür önderi mecalsiz yere serilmişti. Bu arada Ebû Cehlin oğlu da babasının kanlar içinde yerde yuvarlandığını görünce yardımına koşmuş, Ensardan Muaz'ı yaralamış, bir kolunu kesmiş ve arkasından tâkibe düşmüştü. Fakat, babası Ebû Cehil (aynı zamanda küfrün de babası) ölüler arasına serilmişti.

Ebû Cehl'in Son Sözleri ve Başının Kesilmesi

Rasûlü Ekrem, durumdan çok memnun oldu. Ebû Cehli ortalarda göremediği için, onun ne olduğunu merak etmişti.

Yanındakilere; "Acaba Ebû Cehl'e ne oldu, ondan ve diğerlerinden bize kim haber getirebilir?" buyurunca, Abdullah ibn-i Mes'ud hemen oradan ayrılarak müşriklerin yere serilmiş lâşeleri arasında Ebû Cehl'i kanlar içinde can çekişir görünce sevindi. Hemen kılıncını çekip ayağı ile boynuna bastıktan sonra Ebû Cehil gözlerini açtı.

Abdullah ibn-i Mes'ud; "Ey Ebû Cehil! Sen misin?" deyince,

Ebû Cehil, O'na; "Ey koyun çobanı! Bir büyük reisi muhakkak büyük kimseler öldürmez. Bu ilk defa olan bir iş değildir. Sen, hangi tarafın gâlip geldiğini biliyor musun?" diye sordu.

Abdullah ibn-i Mes'ud; "Allâh'ın yardımıyla zafer bizim tarafta. Sizin gibi bütün kefereleri temizledik. Kalanlar da kaçıyorlar." diye cevap verdi.

Aldığı cevap üzerine Ebû Cehil çok üzüldü. Gözlerini kapamadan önce, hayâtı boyunca düşmanı saydığı Kâinâtın Efendisi'ne şöyle haber gönderdi: "Muhammed'e söyle ki şimdiye kadar O'nun düşmanı idim. Şimdi düşmanlığım bir kat arttı".

Abdullah ibn-i Mes'ud daha fazla dayanamadı ve şeytanın yuvası hâline gelen kafasını bir kılınç darbesiyle gövdesinden ayırdı. (Ebû Cehil ölürken bile îmâna gelmeyen keferelerin en büyüklerindendir. Ondan sonra daha birçok kefere gelecektir. Amma onun gibisi gelmeyecektir. Çünkü o Kâinât'ın Efendisi'ne çok eziyet etmişti.) Abdullah ibn-i Mes'ud cüsse bakımından Ebû Cehil'den küçüktü. Amma onun başını kestikten sonra saçlarından tutup sürüyerek Rasûlüllah'ın huzuruna getirdi ve söylediklerini nakletti.

Peygamber Efendimiz, onun başını görünce sevindi. Allâh'a şükretti ve kendi kavmine dönerek; "Bu ümmetin firavunu işte budur." dedi. Ayrıca bir Hadîs-i Şeriflerinde; "Bizim firavunumuz, Mûsa'nın firavunundan daha eşetti. Çünkü, Mûsa'nın firavunu ölürken «Mûsa'nın ve Harun'un Rabbîsine îman ettim» dedi, bu demedi." buyurmuşlardır.

paylaşım için teşekkürler kardeşim

RABBİM o mubarekler gibi engin bir imana sahip olmayı cümlemize nasip eylesin..
elinize sağlık teşekkür ederiz..

Allah sizlerden razı olsun.


Sahâbe-i Kirâm

MollaCami.Com